Bütün hamdler Allah’a olsun. Ey Rabbim! Bana merhamet et, suçumu bağışla, benim imanımı koru! Günahıma karşı az kaygı gösterdiğime kaygılanıyorum. Yazıklar olsun! Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in sünnetinin ve ehlinin ortadan kaybolmalarına da teessüf ederim. Bu nedenle, ağlamakta bana yardım edecek mümin kardeşlerime iştiyakımı bildiriyorum. İlmin çıraları (ışıkları), takva ehli, hayırların hazineleri olan insanların ortadan yok olmalarına dair vay kaygılı halime! Helal para ile kafa dengi bir kardeşin bulunmasına ah çekerim. Kendi ayıpları, onu başkasının ayıplarıyla uğraşmaktan alıkoyana ne mutlu! Helak o kimseyedir ki, başkasının ayıplarıyla uğraşması, onu kendi ayıplarını görmekten alıkoymuştur. Ne zamana kadar, kardeşinin gözünde çöpü görüp de gözündeki merteği unutacaksın. Ne zamana kadar kendini cakalı tabirlerle övüp, alimleri kınayıp halkın gizli hallerin, araştırmaya çalışacaksın?
Evet kendini haklı göstermek için bana şunu diyeceğini biliyorum: “Ben ancak İslamiyet kokusunu almayan ve Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)’in getirdiği dini bilmeyenlerin aleyhinde konuşuyorum. Bu ise İslamiyet’te bir cihaddır”
Evet Vallahi gıybet ettiği o kimseler, öyle birçok iyi şeyler bilmişlerdir ki, kul onlarla amel ederse zafere ulaşır. Onları ilgilendirmeyen meselelerden çoğunu bilmemişlerdir. Kendisine önemli olmayan şeyi terk etmesi, kişinin İslamiyet’in güzelliğindendir. (diye hadis-i şerif varid olmuştur)
Ey adam (İbn Teymiyye), Allah hakkı için bizden vazgeç. Zira sen gerçekten çok mücadelecisin. Dilinle bilginsin. Rahat duramazsın. Dinde yanlış etmekten kendinizi koruyunuz. Peygamberin (sallallahü aleyhi ve sellem) çok soru sormayı hoş görmemiş ve bu durumu ayıplamıştır. “Ümmetimin akıbeti hussunda en çok korktuğum şey, dili ile bilgili münafıklardır”, (Ahmed; Ömer b. El-Hattab) diye buyurdu. Haram ve helal meseleleri hakkında bile olsa, çok söz söylemek, kalbi katılaştırır. Hele gözü ve kalpleri körleştiren filozofların küfür tabirlerinin durumu nasıldır? Artık sen düşün!
Vallahi kâinatta gülünç olduk. Sen, ne zamana kadar felsefi küfrün ince ibarelerini meydana çıkaracaksın ki, sonunda biz onları akli delillerle reddetmeye devam edeceğiz. Ey Adam! Sen filozofların zehirli tabirlerini ve eserlerini defaatle yutmuşsun. Beden, zehirleri çok kullanmayla zehir almaya alışır. Allah’a yemin ederim ki, böylece o zehir gizli olarak bedende yerleşiyor. Onda düşünceye, Allah’ı yâd edip O’ndan korkmaya, tefekkür edip sukut etmeye ve Kur’an-ı Kerim tilavet edilen meclise hasret çekerim. Ah o meclise ki, onda iyi zatlardan bahsediliyor. Salih zatların yad edilmesiyle rahmet nazil olur ama, salih zatları ayıplamak ve onlara lanet etmekle, rahmet nazil olmaz. Haccac’ın kılıcı ile İbn Hazm’ın dili öz iki kardeş idiler. Sen de (İbn Teymiyye), bunlardan her ikisini beğendin. Sen, bizi Hıristiyanlarla bir tutuyorsun. Allah’a yemin ederim ki, Müslümanların kalbinde, size dair şüpheler vardır. Kelime-i Şahadet’e dayalı imanın, sağlam olarak kurtulursa sen mutlusun. Sana tabi olan kimse, zındıklığa doğru giden yolunda gittiğinden vay onun haline! Hele o adam, bir de ilmi ve dini de az olup, hakikati iptal ederek nefsani arzusuna uyan birisi olunca, hali daha beterdir. Lakin o kimse zahiren sana yarar sağlar. Eliyle, diliyle cihad edip sana zahirde yardım eder görünse de, batınında, kalbiyle düşmanındır. Çünkü tabilerinin çoğu yanında oturur, sana bağlıların akılları hafiftirler. Avamdan olup çok yalancı, korkusundan dolayı söz söylemekten aciz, kör düşünceli, güçlü hile sahibi veya saf ve salih zekasız kimselerdir onlar. Bu hususta bana inanmıyorsan, adalet ölçüsüyle onların durumlarını araştır.
Behey Müslüman (İbn Teymiyye) ! Eşeğinkine benzer arzunla sen, seni methetmek için mi dünyaya geldin? Ne zamana kadar dediğini doğrulayıp da, iyi zatlara düşmanlık edeceksin; ne zamana benliğine inanıp da iyi kişileri ayıplayacaksın? Ne vakte kadar, arzunu yüceltip kulları küçük düşüreceksin? Ne vakte kadar onunla dostluk yapıp da, zahidlerden tiksineceksin ve ne zamana kadar sahih kitaplarımız olan Müslim ve Buhari’nin bile övülmediği derecede kendini öveceksin? Keşke Sahihayn’daki (Müslim, Buhari kitapları) hadisler, senden selamet bulsalardı. Hatta her vakit onları zayıflatmakta, iptal etmekle, kendi görüşüne göre onlara te'vil edip veya inkar etmekle, onlara hücum ediyorsun. Senin kendini bunlardan men etme zamanın yaklaşmadı mı? Tevbe edip dönme vaktin gelmedi mi? Ölümün yaklaşmadı mı; yetmiş yılının basamağında değil misin?
Evet Allah’a yemin ediyorum ki, kendi ölümünden bahsettiğini hatırlamıyorum. Hatta ölümden bahsedeni tahkir ediyorsun. Benim kavlime bakacağını zannetmiyorum. Vaazımı da dinlemiyorsun. Belki sana yazdığım bu birkaç sayfaya itiraz etmek için, birçok kitap yazmaya büyük gayretin vardır. Sonu gelmeden sözümü kesiyorsun. Sevdiğin adamdan, devamlı intikam almayı düşünüyorsun. Ta ki, elbette sana
Kaynak: Ebu Hamid bin Merzuk, Bera'atü'l-Eş'ariyyin, Bedir Yayınevi, 1994; s.379-380. Tercüme: Emekli Müftü Hasib Seven.
Not: Bu risalenin Ömer Nasuhi Bilmen tarafından yapılmış olan bir başka tercümesi şurada bulunabilir:Ahmed Davudoğlu, Dini Tamir Davasında Din Tahripçileri, 5. Baskı, Huzur Yayınevi, İstanbul 1989; sayfa: 48-51.
3 yorum:
Uzun bir mesaj ile Zehebi'nin yukarıdaki metnine itiraz eden okuyucuya: İçinde hakaretler olduğu için mesajını yayınlamıyorum, ama bir kopyasını sakladım. Birkaç noktaya burada temas edeyim:
es-Sehavi, Zehebi'nin nasihatını gördüğünü kaydetmiştir (El-İ‘lân bi’t-tevbîh li men zemme’t-târîh, s.136). Zagalü'l-ilm risalesi bu nasihattan başkadır. Zehebi, Zagalü'l-ilm risalesinde de İbni Teymiyye'de "kibir, ucb, meşihat riyasetine aşırı sevgiyle ulu zatları tahkir etme, büyüklük taslama davası ve gösteriş afeti" olduğunu yazıyor ve hocasına "ilimle böbürlenmekten ve bencillikten kork" diye hitab ediyor. (Bera’atü’l-Eş’ariyyin min Akaidi’l-Muhâlifin, Bedir Yay., s. 378.)
Zehebi (vefatı m. 1347), İbni Teymiyye'nin talebelerindendir. Çeşitli eserlerinde hocasını abartılı bir şekilde övmüştür. Bununla beraber, İbni Teymiyye hakkında yazdığı ve işte içinde böyle abartılı övgüler bulunan biyografide değişik yerlerde şu cümleler mevcuttur:
"İbni Teymiyye ekseri patavatsız ve münakaşacı idi... Bazı iyi bilinen konularda dört mezheb imamına muhalefet etti... Şimdi birkaç senedir bir mezhebe bağlı olmadan fetva veriyor... Bazen yanındaki birine hürmet gösterir, sonra sohbet sırasında ona mükerreren hakaret ederek gücendirirdi... Şiirleri sıradandır... Muhalifleri arasında gücendirdiği ve abartılı bir şekilde iftira ettiği kişiler de vardır. Allahü teâlâ onu ruhundaki kötülükten korusun!" (A New Source for the Biography of Ibn Taymiyya, Bulletin of SOAS, 67, 3 (2004), 321-328.)
İbni Receb'in de (vefatı m. 1392) Zehebi'den naklen İbni Teymiyye'yi tenkid eden bazı ifadeler kullandığını burada not edelim (Zeyl alâ tabakâti'l-hanâbile, II, 394-395).
slm kardes internetten hz. zehebi nin ennasihatuz zehebiyyel ibn i teymiyye gormedim ama risaletuz zehebiyyel ila ibni teymiyye gordum bu iki isim arasinda fark varmidir
İslam Alimleri Ansiklopedisi isimli eserde (c.11, s.189) şöyle yazılı:
Er-Risalet-üz-Zehebiyyetü ila İbn-i Teymiyye: Zehebi, hocası ve arkadaşı olan İbn-i Teymiyye'ye nasihat etmekte ve bazı hareketlerini ayıplamaktadır.
s. 192'de bu risalenin bir başka tercümesini bulmak mümkün. Benim naklettiğim risale ile bu aynıdır.
Yorum Gönder