Ehl-i Sünnet Müdafaası

Ehl-i Sünnet Müdafaası

Bu sayfayı hazırlamaktaki maksadım "Ehl-i sünnetin müdafaası" için bir bilgi ve belge bankası meydana getirmektir. Faydalı olacağı ümidi ile başladım. Allahü teâlâ hâlis niyet, hayırlı netice ve muvaffakıyet nasib etsin. Bu sayfayı ziyaret eden kardeşlerimden hayır dualarını istirham ederim. (Daha fazla bilgi için sayfanın altına bakınız.)

29 Aralık 2011 Perşembe

Cübbeli ve Müzik

Aklımıza gelen bir ifade şudur: "Sen de mi Brutus?" 

Cübbeli Ahmed "def" hakkında diyor ki:

http://www.youtube.com/watch?v=7udx_yFxvbw

"Haram olsa sadece nikahta helal olmaz."

Bunu neye dayandırdığı anlaşılmıyor. Hatta sanki kendisi akıl yürütüyor. Bunu hangi fıkıh kitabından aldığını açıklamalıdır. Çünkü, Birgivi Vasiyetnamesi Şerhi'nde şöyle yazılıdır:

"İmam Kurtubi rahmetullahi aleyh buyurdu ki: Teganni etmek def ve dümbelek çalmak ve raks etmek icma ile haramdır. Ebu Hanife, İmam Malik, İmam Şafii ve İmam Ahmed bin Hanbel mezheblerinde haram olduğunda ittifak vardır...Teganni ile diğer çalgılar, saz, ney, zurna ve kaval aynı şeydir." (Ahmed Kadızade, Birgivi Vasiyetnamesi Şerhi, Bedir Yayınevi, 1988; s.182 ve s.223-225.)


Fıkıh kitaplarının yazıları çalgı çalmanın ve dinlemenin genel olarak yasak olduğunu göstermektedir. Fetava-yı Hindiyye'de diyor ki: "Şayet bir kimse, evinde oyun ve çalgı aletlerinden bir şey bulundurursa; bu mekruh olur. Ve ne kadar onu kullanmasa bile, bu şahıs günahkar olur." İstisnalar da fıkıh kitaplarında bildirilmiştir. Mesela, savaşta İslam askerini cesaretlendirmek için davul çalmak caizdir. Fetava-i Hindiyye'de diyor ki: "Bir adam, diğerini davul çalmak için icarlarsa, eğer eğlence için olursa, bu caiz değildir. Şayet savaşa çıkmak için olursa, caizdir. Gayetü'l-Beyân'da da böyledir. Eğlence için olmayan davulu icarlamak ve icare müddetini söylemek caizdir." İbni Abidin'de de diyor ki: "Davul, zurna ve emsali çalgıları çalması için adam kiralamak sahih değildir. Ama yalnız savaşa giden askerler veya düğün için davul çalınmasında beis yoktur. Ecnâs'ta bunun izahı yapılmıştır. Düğün gecesi nikâhın ilanı için def çalmakta da bir beis yoktur. Velvaliciye'de şöyle denilir: «Ordunun veya kafilenin uğurlanması yahut karşılanması sırasında def çalınması caizdir.»" Yine İbni Abidin'de buyruluyor ki: "Ramazanda sahur için uyuyanları uyandırmak için davul çalmak da hamamın borusunun çalınması gibi mubahtır." Muhammed Hadimi hazretleri Berika'da buyuruyor ki: "Çalgı aletlerini çalmak elin afetlerindendir. Zilsiz def, düğün gecesi bundan müstesnadır. Gazilerin davulları da bundan müstesnadır. Hacıların ve kervanların davulları da bundan müstesnadır." Yine Fetava-i Hindiyye'de diyor ki: "İmâm Ebû Yüsuf: (Bir kadının, çocuğunun susması için tef çalmasının zararı yoktur; bu durumda mekruh değildir. Ancak, ondan bir oyun, günâh, şarkı türkü meydana gelirse işte onu kerih görürüm.) buyurmuştur. Bayram günü tef çalmakta bir beis yoktur."

Görülüyor ki âlimler, "her zaman def çalınabilir" demiyorlar. Düğünlerde kadınlara zilsiz defin helal olmasından, her zaman ve herkesin def çalmasının helal olduğu anlaşılamaz.

Cübbeli konuşmasının devamında "bazı âlimlere" atfederek bir görüş naklediyor ki, şu anlaşılıyor: Şarkı sözlerinde küfre sebep olan bir ifade yoksa, şehveti tahrik edecek şekilde belli bir kadından bahsedilmiyorsa, kadın-erkek karışık değilse ve avret mahalleri gözükmüyorsa, şarkı okuyan erkekse, o mecliste içki içilmiyorsa, çalgı sebebiyle namaz kaçmıyorsa, [bu âlimlere göre] her türlü alet (çalgı) caizmiş!

Bunlar, dinleyenleri yanlış yönlere itebilecek ifadelerdir.

İmam-ı Gazali nikah ve bayram gibi belli zamanlarda def çalınmasının mübah olduğunu söylemekle beraber, Peygamberimizi övmek (mevlid) gibi ibadetlere ve (salevat, tekbir, dua, ilahi, vaaz vs.) ciddi sözlere bu çalgının dahi karıştırılmaması gerektiğini bildiriyor:

"Nağmeye başka sesler katıp, değişik ses tonlarında çıkarmak icabeder ki, tesiri fazla olsun. Davul, zurna, def gibi. ...Kur'an-ı Kerimi ise korumalı, böyle şeylerle beraber okumamalıdır. Çünkü Kur'an-ı Kerimi okumak ibadettir. ... Peygamberimiz aleyhisselam Rebi' binti Muavvizin radıyallahü anha evine geldi. Cariyeler def çalıyor, şarkı söylüyorlardı. Onu görünce kesip, kasidelerle onu medhetmeye başladılar. (Susun, söylediğinize devam edin) buyurdu. Çünkü onu övmek ibadettir. Oyun aleti olan def ile söylemeğe gelmez." (Kimya-yı Seadet, Bedir Yayınevi, s.333)

Bu hadis-i şerifi İmam-ı Buhari bildirmiştir. İmam-ı Gazali İhya kitabında da bu hadis-i şerifi yazıyor ve şunları ilave ediyor:

"Bu suretle onu bu gibi sözlerden [Peygamberimizi övmekten] men’ederek, kendi sözlerine çevirdi. Çünkü bu, ciddi bir söz, onun yaptığı ise oyun ve eğlence idi. Ciddi sözler eğlence arasına giremez. Bu cariyeye gerçeklerden ayrılarak oyuncağa dönmesi ihtar edildiği gibi, Kur’an-ı Kerime hürmeten tegannilerde ondan uzak kalmak da vacibdir.”(İhya, Bedir Yayınevi, c.2, s.741)

Görülüyor ki,  İmam-ı Gazali hazretleri ilahi (mevlid, salevat vs.) gibi ibadetlere def dahil her türlü çalgının karıştırılmasının yasak olduğunu çok açık bir şekilde belirtmektedir. Def ile zikredenlerin, çalgı ile ilahi vs. okuyanların bu bozuk işlerine destek için İmam-ı Gazali'yi referans göstermesi yanlıştır, yanıltıcıdır.

Cübbeli'nin Mevlana hazretlerinin ney dinlediğini iddia etmesi de ayrı bir problemdir. Mesnevi'deki "ney"in ne olduğunu anlayamamıştır.

Bir de sonra bazı tasavvufçuların kullandığı çalgılardan bahsederek, "bunlara haram diyemeyiz" diyor.

Allahü teâlâ bizi sapıtmaktan muhafaza buyursun. Tasavvufçuların bir işi yapması, o işin mutlaka helal olduğunu göstermez. Eski asırlarda yaşamış, isimlerini ve menkıbelerini kitaplarda okuduğumuz evliyaya, hakiki tasavvufçulara dil uzatmamak ve saygısızlık yapmamak başkadır, onlardan hasıl olan bazı iş ve sözleri zahirleri üzre aynen kabul etmek ve helal bilmek başkadır. Sekr ile, muhabbet sarhoşluğu ile yapılan bazı işlerin ve söylenen bazı sözlerin taklid edilmesinin caiz olmadığını iyi biliyoruz.

Ehl-i sünnet âlimlerinin ve tasavvuf ehlinin en büyüklerinden olan İmam-ı Rabbanî rahmetullahi teâlâ aleyh diyor ki:

"Mûsikînin harâm olduğunu bildiren, âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîfler ve fıkh âlimlerinin yazıları o kadar çokdur ki, saymak güçdür. Tegannînin câiz olduğunu gösteren, mensûh bir hadîs veyâ bir fetvâ görülürse, ehemmiyyet vermemelidir. Çünki hiçbir âlim, hiçbir zamanda, tegannînin mubâh olduğuna fetvâ vermemiş, raks [dans] etmeğe izn verilmemişdir. İmâm-ı Zıyâeddîn-i Şâmî "rahmetullahi aleyh", (Mültekıt) adındaki kitâbında böyle bildirmekdedir. Tesavvufcuların birşeyi yapıp yapmaması, halâl veyâ harâm olmasını göstermez. Onlara bakılmaz. Yapdıklarına da birşey demeyiz. Ma'zûr görürüz. Onların hâlini, Allahü teâlâ bilir ve bildiği gibi karşılar. Birşeyin halâl veyâ harâm olduğunu anlamak için, imâm-ı a'zam Ebû Hanîfenin, imâm-ı Ebû Yûsüf Ensârînin ve imâm-ı Muhammed Şeybânînin sözlerine bakılır. ... İslâmiyyetden ve tarîkatden haberi olmıyan, ham sofular, pîrimiz böyle yapdı diye, behâne ederek, hayhuy etmeği, tegannî ve dans etmeği, din ve ibâdet hâline sokmuşlar. Bunlarla sevâb kazanıyoruz sanmışlar. En'âm sûresinin yetmişinci ve A'râf sûresinin ellinci âyetinde meâlen, (Ey sevgili Peygamberim "sallallahü aleyhi ve sellem"! Dinlerini, ibâdetlerini, [şarkı ile, mûsikî ile] oyun ve eğlence hâline sokanlardan uzak ol! Onlar Cehenneme gideceklerdir) buyurulmuşdur. "(Mektubat, c.1, m. 266)

Cübbeli Ahmed'in konuşmasının sonuna doğru söylediklerinden, "çalgılı ilahilerin" caiz olduğu anlaşılıyor. Halbuki, en şiddetli olarak bunlara karşı çıkması gerekirdi. Diyor ki, "içerik sorunu yok, ..müstehcenlik sorunu yok, şehvet yok, kadın yok, içki yok, fışkı yok, çengi yok..."

Bu kıyasının batıl olduğu çok açıktır. Fetava-yı Hindiyye'de diyor ki:

"Bir kimse, Kur'an-ı Kerîmi, def çalarak, kaval çalarak okuduğu zaman, muhakkak, kâfir olur."[1]

Gümüşhanevi hazretleri de diyor ki:

"Kur'an-ı kerimi musiki aletleri ile beraber okumak küfürdür." [2]

Berika'da diyor ki:

"Def gibi bir şeyle [çalgı ile] Kur'an okuyan kâfir olur." [3]

Şeyhü’l İslam Ahmed İbn-i Kemâl Paşazade rahmetullahi teâlâ aleyh diyor ki: 

"Kur’an-ı Kerim kelimeleri ile oyun oynamak, oyunu Kur’an-ı Kerime yaklaştırmak olur. Kur’an-ı Kerimi tahfif ise küfürdür." [4]

[1] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 4/326-328.
[2] A. Z. Gümüşhanevi, Ehl-i Sünnet İtikadı, Bedir Yay., s.132.
[3] M. Hadimi, Berika, Kahraman Yayınları, c.2, s.447.
[4] Risale-i Münire, Vesiletü'n Necat kitabı içinde, Berekat Yayınevi, 1977, s. 77.

Görülüyor ki, "içerik sorunu yok, ..müstehcenlik sorunu yok, şehvet yok, kadın yok, içki yok, fışkı yok, çengi yok..." diyerek ilahilerle, mevlidle vs. çalgı çalınmasını caiz görmek gerçekten büyük hatadır.

Hatırlatayım ki, musikişinas kişilerin sıklıkla (ve haksız olarak) referans gösterdikleri İmam-ı Gazali rahimehullah, ilahi (ve mevlid, salevat vs.) gibi ibadetlere onların en çok mübah sandıkları def aletinin dahi karıştırılmasının yasak olduğunu bildirmektedir.     

Murat Yazıcı

10 Aralık 2011 Cumartesi

Esselâmü aleyke Eyyühen-Nebiyyü

Bütün Müslümanlar, namaz kılarken,  "Esselâmü aleyke Eyyühen-Nebiyyü!" demektedirler. Huccet-ül-islâm İmâm-ı Gazâlî rahimehullah İhyâül'ulum kitabında buyuruyor ki:

"Kalbine Resûlullahın mübârek şeklini getir. Sonra, Esselâmüaleyke eyyühen-Nebiyyü... oku ve bu sözünü işiteceğine ve sana cevap vereceğine inan."

Bkz. İhya, 1. cild, Teşehhüdde İcab Eden Şeyler.

Notlar:

1.  Ali Arslan'ın İhya tercümesinde şu şekilde yazılıdır:

"Kalbinde Rasûlullah'ın (s.a) mübarek şahsını hazır bulundur ve 'Ey Peygamber! Allah'ın selâmı rahmet ve bereketi senin üzerine olsun' de! Bunu söylerken de niyetinde bu selâmın Rasûlullah'a iletildiğini ve ondan sana daha güzel bir selâmın geldiğini kesinlikle tasdik eyle."

Ayrıca bkz. Ahmed Serdaroğlu'nun Bedir Yayınevi tercümesinde c. 1, s. 458.

2. Dr. G. F. Haddad şöyle diyor:

"[Nâsıruddîn el-Albânî] Salat el-Nebî kitabında, teşehhüdde söylediğimiz “Allah’ın selâm, rahmet ve bereketi Senin üzerine olsun” ifadesi yerine “...O’nun üzerine olsun” ifadesini tavsiye etmektedir. Bu görüşü dört Sünnî mezhebe aykırıdır." (Bkz. Bu blogda "Zamanımızın Önde Gelen Reformcusu el-Albânî Hakkında Kısa Bir Rehber" başlıklı yazı.)

Yorum: Nâsıruddîn el-Albânî bir Vehhabî idi. Teemmül eyle.

Murat Yazıcı

4 Aralık 2011 Pazar

Murat Bardakçı'nın Terbiyesizliği ve Müzik Hakkındaki Bozuk Sözleri

Murat Bardakçı şöyle yazmış:

MÜZİK ve müzik âleti "haram", tasavvuf müziği "uydurma", ilâhi okumak da "küfür" imiş! Osman Ünlü adındaki ilâhiyatçı, böyle buyurmuş. Musiki dinleyenlerin haram işlediklerini ve bu yaptıklarının hesabını mutlaka vereceklerini söylemiş. Hele hele çalgıyı ilâhiye sokanlar hapı zaten yutmuşlarmış, zira böyle bir iş etmek küfre batmak demekmiş!

Meğerse asırlar öncesinden küfre batmışız da haberimiz yokmuş! Âyin nağmelerinin refakatinde semâ eden Mevlevîler'in tamamı kâfir, Azîz Mahmud Hüdâî'nin "Kudûmun rahmeti zevk yu safâdır"ını terennüm edenler de zındıkmış. Yunus'un, Niyazi-i Mısrî'nin yahut başka içli ve derin şairlerin mısralarını çalgı ve ritimle icra edenler, tevşih, na't, şuul veya savt okuyanlar aslında cehennemdeki yerlerini hazırlamakta imişler...

Hazreti Muhammed'i hicretinin sonunda şehrin kapılarında ellerinde deflerle sözleri zamanımıza kadar gelmiş olan "Talâal bedru aleynâ"yı okuyarak karşılayan Medineliler'in Osman Ünlü'nün zihniyetine göre ne olduklarını söylemeye ise dilim varmıyor... Musiki ve faziletleri hakkında dünya kadar eser vermiş olan İmâm-ı Gazâlî'den bahsetmeye ise, asla!

NEYZEN'İN "AYGIR İMAM"I


Neyzen Tevfik'in "Ben nasihat veremem gerçi size Aygır İmam / Kafa tutma saz için sen de bize Aygır İmam" diye başlayıp "Şu kulaksızlığını radyoda ilân ettin / Bu rezalet foyası çıktı dize Aygır İmam" dediği zihniyet, işte "musiki haramdır" diyen kafadır!

Bu kafaya "Musikinin küfür olduğu ifadesi hangi âyette yahut hangi hadiste geçiyor?" diye sorduğunuzda asla cevap alamaz, "Filânca Efendi'nin falanca risâlesinde bu hususda sarih malûmat vardır" gibisinden bir kıvırtma ile karşılaşırsınız! Kur'an'a ve hadislere asla yaklaşamazlar, zira âyetlerde ve hadislerde böyle bir yasak yoktur; sadece yorumlardan meded umar ve Ferid Hoca'nın yani Ferid Kam'ın "Bir meselenin anlaşılmamasını mı istiyorsunuz? Şerhedin!" sözünü doğrularlar, o kadar.

İlâhiyi bile haram sayan bu kafa, başta musiki olmak üzere güzel sanatların hemen her dinde inananlara inanç ve din büyüklerine sevgi aşılama vasıtası olarak kullanıldığını bilmez, anlamaz, kabule yanaşmaz. Din, onlara göre kuru emirlerden ibaret ve hiçbir zarafete yer vermeyen bir yaptırımlar bütünüdür. Şairin "Yobazın mantığa ermez berelenmiş kafası" mısraı ile gayet veciz şekilde ifade ettiği kafa, işte muhabbetten, şıklıktan ve zarafetten nasibini alamamış olan bu kafadır!

KADIZÂDELİLER HORTLADI!


Geçmiş asırların Türkiyesi'nde örneği çok az olan zarafet yoksunu bu kafa şimdi radyolarda ve ekranlarda rahatça fetva veriyor, hattâ çalgıya ve ilâhiye "haram" yaftasını yapıştırıyor, ilâhi okuyanı kâfir olmakla suçlayacak dereceye kadar geliyor. Üstelik bu kadarla kalmıyorlar, bazıları işi camilerdeki hat levhalarının kaldırılmasını istemeye, hattâ peygamberden şefaat talebine bile "küfür" demeye kadar vardırıyorlar. Bütün bunları yaparken sınır falan da tanımıyorlar, zira "Onlara o kadarı verilmiş!"

Din âlimi ve fetvâ makamı olarak geçineceksiniz... Ama iş kendi menfaatinize gelince internet sitenizde din büyüklerinin isimlerini kullanarak, onları kendinize referans göstererek belli yayınevlerinin, özellikle de varakpârelerinizi çıkartan yayıncınızın reklamını yapacaksınız; bu iş sevap ve "tebliğ", içten gelen hislerle ilâhi okuyup çalmak ise haram olacak! Sevsinler sizin ilminizi! 17. yüzyılın Türkiyesi'nin başına çok büyük derdler açmış olan Kadızâdeliler hortladılar ve ortalığa döküldüler, aman dikkatli olun!

Murat Bardakçı'nın sözleri burada bitti.

CEVAP:

İşin doğrusu, ilahi okumaya veya dinlemeye küfür veya haram diyen yoktur. Yasak olan şunlardır:

1. Kadınların yabancı erkeklere okumaları
2. Çalgı eşliğinde okunması
3. İlahi okumanın bir oyun ve eğlence haline getirilmesi.

Bardakçı, şöyle yazmış:

"MÜZİK ve müzik âleti "haram", tasavvuf müziği "uydurma", ilâhi okumak da "küfür" imiş! Osman Ünlü adındaki ilâhiyatçı, böyle buyurmuş. Musiki dinleyenlerin haram işlediklerini ve bu yaptıklarının hesabını mutlaka vereceklerini söylemiş. Hele hele çalgıyı ilâhiye sokanlar hapı zaten yutmuşlarmış, zira böyle bir iş etmek küfre batmak demekmiş!"

Osman Ünlü Hoca'nın müzik ve çalgı hakkında radyoda söylediklerini bu fakir bizzat işittim. Söyledikleri kendi şahsî fikirleri değildir, Ehl-i sünnet âlimlerinden nakildir ve doğrudur. Müziğin ve müzik âletlerinin haram olduğunu bildiren sahih hadis-i şerifler mevcuttur. "Tasavvuf müziği" denilen müzik türünün uydurma olduğu ise açık bir hakikattır. Üçüncü hususa gelince, Osman Ünlü Hoca ilahi okumanın küfür olduğunu söylememiştir. Çünkü aynı radyo programında çalgısız ilahiler okunuyordu. Orada belirtilen husus, ilahileri çalgı eşliğinde okumanın küfür olduğudur. Aşağıda vereceğim bilgiler ışığında düşünülürse, bu bilginin de doğru olduğu anlaşılır (bilhassa Mektubat'tan yapacağım iki nakil dikkatle okunmalıdır).

Fetava-yı Hindiyye'de diyor ki: "Bir kimse, Kur'an-ı Kerîmi, def çalarak, kaval çalarak okuduğu zaman, muhakkak, kâfir olur." (Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 4/326-328.) Gümüşhanevî hazretleri de diyor ki: "Kur'an-ı kerimi musikî aletleri ile beraber okumak küfürdür." (A. Z. Gümüşhanevî, Ehl-i Sünnet İtikadı, Bedir Yay., s.132.) Berika'da diyor ki: "Def gibi bir şeyle [çalgı ile] Kur'an okuyan kâfir olur." ( M. Hadimi, Berika, Kahraman Yayınları, c.2, s.447.) Şeyhü’l İslam Ahmed İbn-i Kemâl Paşazade rahmetullahi teâlâ aleyh diyor ki: "Kur’an-ı Kerim kelimeleri ile oyun oynamak, oyunu Kur’an-ı Kerime yaklaştırmak olur. Kur’an-ı Kerimi tahfif ise küfürdür." (Risale-i Münire, Vesiletü'n Necat kitabı içinde, Berekat Yayınevi, 1977, s. 77.)

İmam-ı Rabbanî rahmetullahi teâlâ aleyh diyor ki: "Îtikatta mezhebimizin imamı olan, Ebû Mensûr-i Mâ-Türîdînin, (Zamanımızdaki, tegannî ile okuyan hâfızların, nağmelerini işiterek, Kur'an-ı kerimi ne güzel okudun diyen kimse, kâfir olur. Karısı boş olur. O zamana kadar, yaptığı ibâdetlerinin sevabı gider) dediğini, kitaplar yazmaktadır. Ebû Nasr-ı Debbûsî buyuruyor ki, kâdı Zahîreddîn-i Hârezmî buyurdu ki, (Bir şarkıcıdan veya başka bir yerden tegannî dinliyen veya başka, herhangi bir haram işi gören kimse, haram olduğuna inanarak veya inanmıyarak, bunlara, ne güzel dese, o anda îmanı gider. Çünki Allahü teâlânın emrine ehemmiyyet vermemiş olur. İslâmiyyete kıymet vermiyen kimsenin, kâfir olacağını, bütün müctehidler, sözbirliği ile bildirmiştir. Böyle kimselerin ibâdetleri kabûl olunmaz. Önce kazanmış olduğu sevaplar yok edilir. Böyle felaketten Allahü teâlâya sığınırız!)." (Mektubat, c.1, m. 266)

Bardakçı, İmâm-ı Gazâlî'den de bahsetmiş, diyor ki:

"Musiki ve faziletleri hakkında dünya kadar eser vermiş olan İmâm-ı Gazâlî'den bahsetmeye ise, asla!"

Bardakçı bilmeden, okumadan uyduruyor. İmâm-ı Gazâlî'nin rahimehullah yazılarından habersiz olduğu hemen anlaşılıyor.

Meselâ şu hadis-i şerif İhya'da yazılıdır:

(Allahü teâlâ İblis’e “Senin müezzinin çalgılardır” buyurdu.)

Kaynaklar: İmâm-ı Gazâlî, İhya, Bedir Yay., c.3, s.77; Ayrıca bkz. İbni Hacer-i Mekki, ez-Zevacir, Kayıhan Yay., c.1, s.212; Ramuz el-Ehadis, c.2, s.332, hadis no: 4.

Şimdi, İmâm-ı Gazâlî hazretlerinden iki iktibas daha yapayım da, Bardakçı'nın nasıl uydurduğu anlaşılsın:

“Ud, zenc, düdük ve diğer oyun ve çalgı aletlerinin alım satımı caiz değildir. Çünkü şer’i bakımdan bunların bir faydası yoktur.” (İhya, c.2, s.174)

“Çalgı ve benzeri yasak olan aletleri imal etmekten kaçınmak, zulümden kaçınmak demektir.” (İhya, c.2, s.218)

Bu ifadelerin Bardakçı'nın sözleriyle örtüşmediği izahtan varestedir. Daha çok misaller verilebilir, ama bunlar yeterlidir.


Sonra Bardakçı demiş ki:

"Neyzen Tevfik'in "Ben nasihat veremem gerçi size Aygır İmam / Kafa tutma saz için sen de bize Aygır İmam" diye başlayıp "Şu kulaksızlığını radyoda ilân ettin / Bu rezalet foyası çıktı dize Aygır İmam" dediği zihniyet, işte "musiki haramdır" diyen kafadır!"

Bardakçı burada küstahlık ve terbiyesizlik yapmaktadır. Çünkü, İslâm âlimlerine ve Müslümanlara hakaret etmektedir. Hatta, bu çirkin sözü Peygamber efendimize (sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem) kadar uzanır. Zira, musikînin (çalgıların) haram olduğunu bizzat O -aleyhisselam- bildirmektedir. Sahih-i Buharî'deki hadis-i şerifte buyruluyor ki: "Bir zaman gelecek, ümmetimden bazısı, zinayı, ipek giymeyi, içki içmeyi, çalgıyı helal addedecektir." (Sahih-i Buharî Muhtasarı Tecrid-i Sarih Tercümesi ve Şerhi, 12. cilt, 1892 nolu hadis-i şerif.) İbni Hacer rahimehullah diyor ki: Bu, çalgı âletlerinin haram olduğunun açık delilidir. (İbni Hacer-i Mekkî, ez-Zevacir, Kayıhan Yay., c.2, s.602.) Aşağıda da bahsedeceğim gibi, konuyla ilgili birçok hadis-i şerif mevcuttur.

Belki de Murat Bardakçı'nın bu kadar saldırganlaşmasının sebebi, Osman Ünlü Hoca'nın söylediklerinin "zülfü yâre dokunmuş" olmasıdır. Çünkü, Bardakçı'nın musikî icra eden, çalgı çalan bir kişi olduğu anlaşılıyor. YouTube'da mevcut bir kayıtta, Bardakçı telli biz çalgıyı çalarken görülüyor (tıklamadan evvel bilgisayarınızın sesini kapatınız):

http://www.youtube.com/watch?v=GvLqc_C78Pc 

Murat Bardakçı'nın kendi bozuk anlayışına destek için ismini öne sürdüğü İmâm-ı Gazâlî rahimehullah İhya kitabında telli çalgıların haram olduğunu açıkca ifade etmektedir. Mecelle'nin 1705. maddesinde diyor ki:

"Şahidin âdil olması lazımdır. Âdil, hasenatı seyyiatına galip olan kimsedir. Binaenaleyh rakkas ve maskara gibi namus ve mürüvveti muhil hâl ve hareketleri i'tiyat eden eşhasın ve kîzb ile ma'ruf olan kesanın şahadetleri makbul olmaz."

Buradan anlaşılıyor ki, raks [dans] ve söz ile halkı eğlendiren kişinin şehadeti makbul değildir. Müziğin İslâm dininde yasak olduğunu inkâr eden her şarlatan, İmâm-ı Gazâlî hazretlerinin yazılarını delil olarak öne sürmektedir. Halbuki İmâm-ı Gazâlî rahimehullah buyuruyor ki: Çalgı dinleyen, ipek giyen, altın yüzük kullanan [erkek] ve gümüş kaplarda su içen kimsenin şehadeti kabul edilmez.” (İhya, Bedir Yayınevi, c.4, s.41)

Sonra Bardakçı demiş ki:

"Geçmiş asırların Türkiyesi'nde örneği çok az olan zarafet yoksunu bu kafa şimdi radyolarda ve ekranlarda rahatça fetva veriyor, hattâ çalgıya ve ilâhiye "haram" yaftasını yapıştırıyor, ilâhi okuyanı kâfir olmakla suçlayacak dereceye kadar geliyor. Üstelik bu kadarla kalmıyorlar, bazıları işi camilerdeki hat levhalarının kaldırılmasını istemeye, hattâ peygamberden şefaat talebine bile "küfür" demeye kadar vardırıyorlar."

Bardakçı'nın cehaleti burada da sırıtıyor. Ehl-i sünnet âlimleri çalgının, musikînin (belli bazı istisnalar dışında) haram olduğunu yazmışlardır, ama Peygamberimizden aleyhisselam şefaat istemeye karşı çıkan yoktur. Vehhabîlerin sapık sözlerini Sünnî âlimlerin sözleriyle karıştırmış.

Ehl-i sünnet  âlimlerinin ve tasavvuf ehlinin en büyüklerinden olan İmam-ı Rabbanî rahmetullahi teâlâ aleyh diyor ki:

"Mûsikînin harâm olduğunu bildiren, âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîfler ve fıkh âlimlerinin yazıları o kadar çokdur ki, saymak güçdür. Tegannînin câiz olduğunu gösteren, mensûh bir hadîs veyâ bir fetvâ görülürse, ehemmiyyet vermemelidir. Çünki hiçbir âlim, hiçbir zamanda, tegannînin mubâh olduğuna fetvâ vermemiş, raks [dans] etmeğe izn verilmemişdir. İmâm-ı Zıyâeddîn-i Şâmî "rahmetullahi aleyh", (Mültekıt) adındaki kitâbında böyle bildirmekdedir. Tesavvufcuların birşeyi yapıp yapmaması, halâl veyâ harâm olmasını göstermez. Onlara bakılmaz. Yapdıklarına da birşey demeyiz. Ma'zûr görürüz. Onların hâlini, Allahü teâlâ bilir ve bildiği gibi karşılar. Birşeyin halâl veyâ harâm olduğunu anlamak için, imâm-ı a'zam Ebû Hanîfenin, imâm-ı Ebû Yûsüf Ensârînin ve imâm-ı Muhammed Şeybânînin sözlerine bakılır. ... İslâmiyyetden ve tarîkatden haberi olmıyan, ham sofular, pîrimiz böyle yapdı diye, behâne ederek, hayhuy etmeği, tegannî ve dans etmeği, din ve ibâdet hâline sokmuşlar. Bunlarla sevâb kazanıyoruz sanmışlar. En'âm sûresinin yetmişinci ve A'râf sûresinin ellinci âyetinde meâlen, (Ey sevgili Peygamberim "sallallahü aleyhi ve sellem"! Dinlerini, ibâdetlerini, [şarkı ile, mûsikî ile] oyun ve eğlence hâline sokanlardan uzak ol! Onlar Cehenneme gideceklerdir) buyurulmuşdur. "(Mektubat, c.1, m. 266)

Sonra Bardakçı demiş ki:

"Bu kafaya "Musikinin küfür olduğu ifadesi hangi âyette yahut hangi hadiste geçiyor?" diye sorduğunuzda asla cevap alamaz, "Filânca Efendi'nin falanca risâlesinde bu hususda sarih malûmat vardır" gibisinden bir kıvırtma ile karşılaşırsınız! Kur'an'a ve hadislere asla yaklaşamazlar, zira âyetlerde ve hadislerde böyle bir yasak yoktur; sadece yorumlardan meded umar ve Ferid Hoca'nın yani Ferid Kam'ın "Bir meselenin anlaşılmamasını mı istiyorsunuz? Şerhedin!" sözünü doğrularlar, o kadar."

Kimse "musikî küfürdür" demiyor; haram başka, küfür başka. (Gerçi, "Çalgıları dinlemek günahtır. Başında oturmak fısktır. Ondan zevk almak ise küfürdür" meâlinde bir hadis mevcuttur. İbni Abidin rahimehullah şu açıklamayı yapar: "Yani küfranı nimettir. Zira uzuv­ları yaratıldığı şeylerin dışında kullanmak küfranı nimettir. Hadisteki küfür kelimesi günahın büyük oluşunu ifade etmektedir. Veya onu helal bilerek ve zevk alarak dinlediğinde kafir olacağını ifade etmektedir.") Şarap içmek veya zina etmek de küfür değildir; ama haramdır. Ancak, haramları hafife almak veya harama helâl demek küfürdür. Ayrıca, Allahü teâlâya, Peygemberlere (aleyhimüsselam), meleklere, kitablara, ibadetlere vs. hakaret teşkil eden sözler ve fiiller, mesela çalgı eşliğinde Kur'an-ı kerim okumak veya besmele çekerek şarap içmek veya besmele ile domuz eti yemek küfürdür. Çalgı eşliğinde ilahi okuyup dinleyenler, çalgıyı ve müziği helâl biliyorlar, yani harama helâl demiş oluyorlar. Yukarıda kısmen naklettiğim mektubunda, İmam-ı Rabbanî  hazretleri diyor ki: "Mûsikînin harâm olduğunu bildiren, âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîfler ve fıkh âlimlerinin yazıları o kadar çokdur ki, saymak güçdür." Lütfen, bu blogda mevcut olan "Çalgı ve Müzik Hakkındaki Hadis-i Şerifler" başlıklı makaleme bakınız. Şunu da vurgulayayım ki, bu makalede naklettiklerim dışında başka hadisler ve çok sayıda sahabe sözleri de mevcuttur:

http://muratyazici.blogspot.com/2008/01/alg-ve-mzik-hakkndaki-hadis-i-erifler.html

(Bardakçı'ya cevab vermeye burada ilaveler yaparak devam etmek niyetindeyim)

Murat Yazıcı

Yazıların Kaynakları

Bu sayfadaki yazılar genel olarak şu iki kategoriden birine girmektedir:
1. Gazete, dergi veya kitaplardan alınmış kısımlar veya makaleler. Bunların yazarları ve hangi kaynaktan alındığı açıkca belirtilmiştir. İstifadeli olduğunu ve mühim bilgiler ihtiva ettiğini düşündüğüm yazıları -muhtevalarını değiştirmeden- buraya aldım. Bu tür yazılarda ifade edilen görüşler yazarlarına aittir.
2. Kendi araştırmalarıma dayanan, çeşitli kitaplardan ve makalelerden istifade edilerek derlenmiş yazılar. İstifade edilen kaynaklar listelendikten sonra genellikle "Hazırlayan: Murat Yazıcı" ifadesi yazının sonuna eklenmiştir.
Bu sayfadaki yazıların mühim bir kısmını çeşitli forumlarda yayınlamıştım. Bu tür yazılarımı düzeltmeler ve ilaveler yaparak burada toparladım. Gerektiğinde eski yazılara yeni belge ve bilgiler ekliyorum.
Not: Sayfanın sol üst köşesindeki rakam, 3 Ocak 2009'dan bu yana bu sayfanın kaç kere görüntülendiğini göstermektedir. Bu rakama blog yöneticisinin girişleri dahil değildir.

Yazıların Kullanım ve Dağıtımı Hakkında

Bu sayfadaki yazıları kopyalayabilir ve kullanabilirsiniz. Buradaki herhangi bir yazıyı başka bir sitede yayınlarsanız, bu sayfaya ( http://muratyazici.blogspot.com/ ) bağlantı vermenizi rica ederim. Zamanla ilave başlıklar eklemenin yanı sıra, mevcut başlıklara da yeni belgeler eklemeyi planlıyorum. Bu sayfaya bağlantı verildiği takdirde, her okuyucu ilgilendiği yazının en yeni haline ulaşma imkânına sahip olacaktır.