Ehl-i Sünnet Müdafaası

Ehl-i Sünnet Müdafaası

Bu sayfayı hazırlamaktaki maksadım "Ehl-i sünnetin müdafaası" için bir bilgi ve belge bankası meydana getirmektir. Faydalı olacağı ümidi ile başladım. Allahü teâlâ hâlis niyet, hayırlı netice ve muvaffakıyet nasib etsin. Bu sayfayı ziyaret eden kardeşlerimden hayır dualarını istirham ederim. (Daha fazla bilgi için sayfanın altına bakınız.)

9 Eylül 2010 Perşembe

Zehebî'nin Uluvv Risalesi Hakkında

Lübnanlı âlim Dr. C. Fuad Haddad bir makalesinde şu bilgiyi veriyor:

Al-`Uluw li al-`Ali al-Ghaffar ("The Exaltation of the All-High and Most-Forgiving"), a book written under Ibn Taymiyya's influence - as stated by al-Kawthari in his Maqalat - when al-Dhahabi was twenty-five and which he later disavowed as related by its copyist the hadith master Ibn Nasir al-Din al-Dimashqi (d. 842):

Its author stated - as Allah is His witness - in his own hand-writing as I read it in the margin of the original manuscript written in the year 698:

"This book contains narrations against the unreliability of which I am cautioning the reader, and the statements of a number of people who spoke in outlandish terms. Neither do I subscribe to their terms, nor do I imitate them. May Allah forgive them! Nor will I ever consider myself bound by such terms. This is my belief, and I know that Allah – "There is nothing whatsoever like unto Him"(42:11)!"(*)

(*) Cited and photo-reproduced at the beginning of Shaykh Hasan `Ali al-Saqqaf's edition of al-Dhahabi's `Uluw (p. 3-4).

Tercümesi:

el-Uluvv li’l-Aliyyi’l-Gaffar, Zehebî'nin 25 yaşındayken ve (Kevserî'nin Makalat'ta ifade ettiği gibi) İbni Teymiyye'nin etkisi altında yazdığı bir kitaptır. Kitabı kopyalayarak çoğaltan hadis âlimi İbn Nasirüddin ed-Dımaşkî'nin (vefatı h. 842) bildirdiğine göre Zehebî daha sonra bu kitabı reddetmiştir:

Hicri 698'de yazılmış olan orijinal kitabın kenarında yazarın [Zehebî'nin] kendi el yazısıyla -Allah'ı şahid göstererek- şöyle dediğini okudum:

"Bu kitapta, güvenilmez olduğu hakkında okuyucuyu ikaz etmem gereken rivayetler ve şazz [aykırı] görüşler ifade eden bazı kişilerin sözleri vardır. Ne onların ifadelerine katılıyorum, ne de onları taklid ediyorum. Allahü teâlâ onları affetsin! Kendimi de asla bu ifadelerle bağlı addetmeyeceğim. Bu benim inancımdır ve biliyorum ki Allah- (O'nun misli [O'na benzer] hiç bir şey yoktur.) [Şura/11]." (*)

(*) Şeyh Hasan Ali el-Sekkaf'ın neşrettiği "Zehebî'nin Uluvv Risalesi"nin başında yazılmış ve fotokopisi verilmiştir (s.3-4).

Tercüme: Murat Yazıcı

7 Eylül 2010 Salı

Abdülaziz Bayındır'dan Zırvalar

"Doçent" titrini taşıyan (şimdi "profesör"olmuş) bu kişinin bir kitabı elime geçti:

"Duada Evliyayı Aracı Koyma ve Şirk", İstanbul, 2001.

Kitap belli ki Sünnî Müslümanları şirk iftirasıyla karalamak için yazılmış. Bu tezini ispatlamak isterken mantık dışı ve zorlama yorumlar yapmakda, netice olarak çok yerde zırvalamaktadır. İleride bu kitapda yazılı sapık görüşlere teferruatlı cevaplar yazmak ümidindeyim. Şimdilik birkaç pasaj nakledip üzerine kısa yorum yapacağım.

Bayındır demiş ki:

"Ayet metninde geçen “min dûn’illah = Allah’ın dûnundan” ifadesi “Allah’ı bırakıp da...” şeklinde tercüme edilmiştir. Bu tercüme yanlış olmamakla birlikte Allah’tan başkasını çağıranların Allah’ı devre dışı bıraktıkları hissini vermektedir. Halbuki hiç bir müşrik, Allah’ın varlığını ve birliğini inkâr etmez. Onun farkı, Allah ile kendi arasında, yetkisi Allah tarafından verilmiş bir aracının varlığına inanması, onu Allah’a yakın sayıp yardımını ve şefaatini beklemesidir. Bu konu üzerinde daha sonra durulacaktır." (sayfa 10)

"Ali Eren'e Cevap" başlıklı yazısında bu görüşleri şöyle tekrar ediyor:

"Hiçbir kâfir veya müşrik, hiçbir gayri­müslim Allah’ın varlığını inkâr etmez. Ama Allah ile kendi arasında, yetkisi Allah tarafından ve­rilmiş bir kısım aracıların olduğunu kabul ederek Allah’a boyun eğer gibi onlara da boyun eğer."

http://www.suleymaniyevakfi.org/elestiriler/ali-erene-cevap.html

Bakınız ne diyor, son kısmını tekrar okuyalım:

"Hiçbir kâfir veya müşrik, hiçbir gayri müslim Allah'ın varlığını inkâr etmez."

Eğer sadece "müşrik" kelimesini kullanmış olsaydı, belki bu cümlesine anlaşılabilir bir ma'nâ verilebilirdi. Ancak, "hiçbir kâfir veya müşrik" ve "hiçbir gayrı müslim" diyerek, bütün kâfirlerin Allah'ın varlığına inandığını söylemiş oluyor. Nitekim bahsettiğim kitabında bunu tekrar etmektedir:

"Allah’ın varlığını ve birliğini herkes anlayıp kavrar." (sayfa 35)

Buna göre, dünyada hiç dehrî veya ateist yokmuş! Bütün kâfirler de Allah'a inanıyormuş!

"Zırva te'vil götürmez" diyelim ve bu iddianın saçmalığını okuyucunun değerlendirmesine havale edip, bir başka iddiasını ele alalım. Demiş ki:

"Müşrik, Allah’ın hem varlığını hem birliğini kabul eder." (sayfa 13)

"Aracılık ve Şirk" isimli kitabında da şöyle yazmış:

"Katoliklere göre Allah birdir; ondan başka Tanrı yoktur[Katolik Kilisesi Din ve Ahlak İlkeleri, par. 215, 216 ve 222.]"

Herkesin ulaşabileceği bir kaynaktan okuyalım: Katolik Ansiklopedisi'nde diyor ki:
 
"The Trinity is the term employed to signify the central doctrine of the Christian religion -- the truth that in the unity of the Godhead there are Three Persons, the Father, the Son, and the Holy Spirit, these Three Persons being truly distinct one from another. Thus, in the words of the Athanasian Creed: "the Father is God, the Son is God, and the Holy Spirit is God, and yet there are not three Gods but one God." In this Trinity of Persons the Son is begotten of the Father by an eternal generation, and the Holy Spirit proceeds by an eternal procession from the Father and the Son. Yet, notwithstanding this difference as to origin, the Persons are co-eternal and co-equal: all alike are uncreated and omnipotent."

http://www.newadvent.org/cathen/15047a.htm

Görülüyor ki, Katolikler, Müslümanların söylediği ma'nâda (Ehad ma'nâsında) "Allah'ın birliği"nden değil, "Tanrı'nın birliği"nden (bir tane olmasından) bahsediyorlar. İlaveten, bahsettikleri "unity" (=birlik) içine üç ayrı şahsı koyuyorlar. Yani "Tanrının birliği"nden bahsederken, bu "bir"in içine "üç"ü de sokuşturuyor. Diyor ki:

"Tanrının birliği içinde üç şahıs vardır: Baba, oğul ve kutsal ruh. Bu üç kişi birbirinden ayrıdır. Baba tanrıdır, oğul tanrıdır, kutsal ruh tanrıdır, ama üç tanrı yoktur, bir tane tanrı vardır."

Şimdi, şunu görelim: Bu çelişkili ve mantıksız ifadeyi kullanan Katolikler için, "Katoliklere göre Allah birdir; ondan başka Tanrı yoktur" şeklinde bir tespit yapmak, açık bir saptırmadır. Eğer Bayındır'ın bu sözü kabul edilirse, Katoliklerin "Allah Ehad'dır" (Allah birdir) ve "Lâ ilâhe illallah" (Allah'dan başka tanrı yoktur) inancında olduğu kabul edilmiş olur!

el-Ehad isminin ma'nâsı şöyledir: "Hiç bir yönden benzeri olmayan, tek olan, ikilik tasavvur edilmeyen, hiç bir şeye muhtaç olmayan." Daha uzun yazılabilirse de, burada bu açıklama kâfidir ve her Müslüman bu kadarını bilir.

Katolikler "Allah Ehad'dır" inancına sahip olmadıkları gibi, "bir tek tanrı vardır" inancına da sahip değildir. "Biz tek tanrıya inanıyoruz" demelerine itibar edilmez. Çünkü bu sözleri açıkca yanlıştır. Basit bir toplama yapalım: 1+1+1=1 değildir, doğrusu 1+1+1=3 eder. Katolikler toplam üç ayrı tanrının varlığına inanıyorlar.

Katolik Ansiklopedisi'nde ayrıca diyor ki, "Persons are co-eternal and co-equal: all alike are uncreated and omnipotent." Tercümesi:

"Bu üç şahıs beraberce ezelîdir ve birbirlerine eşittir: hepsi de yaratılmamışlardır ve sonsuz kudret sahibidirler."

Müslümanlar "Allah birdir (Ehad'dır ve Vâhid'dir)" dediği zaman, bunların hepsini reddetmektedir. Hıristiyanlar, "İsa aleyhisselam tanrıdır" diyorlar, ona tapıyorlar. Bundan dolayı müşriktirler. İsa aleyhisselamın aracı olduğuna inandıkları için değil, Allahü tealadan başkasını ilah bildikleri için müşrik oluyorlar. Yukarıda naklettiğim yazıya göre, İsa aleyhisselamın ezelî olduğunu, yaratılmış olmadığını, her şeye kaadir olduğunu söylüyorlar. Müslümanlar, Muhammed aleyhisselam her insan gibi aciz bir kuldur, mahluktur, yaratılmıştır, tanrı değildir, Allah'tan başka tanrı yoktur, diyorlar. Hıristiyanlar İsa aleyhisselama tapıyorlar, Müslümanlar Muhammed aleyhisselama tapmıyorlar.

Hıristiyanların "Tanrı birdir (bir tanedir)" sözü ile kasdettikleri ile Müslümanların "Allah birdir (Ehad'dır)"dan kasdettiklerinin aynı ma'nâda olmadığı aslında izahtan varestedir.

Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyruldu ki: De ki: O, Allah'tır, Ehad'dır. (İhlâs sûresi: 1) Türkçe meâllerin hepsinde "Allah birdir" ve "Allah tektir" şeklinde yazılmış. Kısacası, Müslümanlar "Allah birdir" dedikleri zaman, "Allahü teâlâ Ehad'dır, Vâhid'dir" ma'nâsında söylüyorlar.

Bilâl-i Habeşî radıyallahü anh, Ümeyye bin Halef'in kölesi iken İslâmiyet'le şereflenmişti. Hazret-i Bilâl'in müslüman olduğunu duyan Ümeyye, ona çok eziyet ve işkence yapardı. "İslâm dîninden dön! Lât ve Uzzâ putlarına tap" diye zorladıkça, Bilâl radıyallahü anh "Ehad Ehad" diyerek îmânını bildirdi. (İbn-i Sa'd)

Türkçe konuşan her Müslüman "Allah birdir" veya "Allah tektir" dediği zaman, bunu "Allah'ın eşi ve benzeri yoktur, ortağı yoktur, O'ndan başka ilah yoktur, O'ndan başka yaratıcı yoktur, O'ndan başka ibadet edilmeye hakkı olan yoktur" ma'nalarında söylemektedir. Bunu Müslümanların âlimi de bilir, cahili de bilir. Yoksa, insanlar için, hatta her mahluk için "birdir" ifadesi kullanılabilir. Mesela, Ahmed ve Mehmed her bakımdan aynı gözüken ikiz iki kardeş olsa bile, "Ahmed birdir" ve "Mehmed birdir" sözleri yanlış olmaz. Çünki iki tane Ahmed yoktur, yani bahis konusu Ahmed sadece bir tanedir. Her insan bir tanedir. Hatta her nesne bir tanedir. Ama Ahmed'in de, Mehmed'in de, başka insanların da, diğer nesnelerin de benzerleri, emsalleri, ortakları vs. mevcuttur.

Özetlersek: Katolikler açıkca şunları söylüyor:

1. Baba, oğul ve kutsal ruh birbirinden ayrıdır. (Mesela, baba ile oğul aynı kişi değildir.)

2. Baba tanrıdır.
3. Baba yaratılmamıştır, ezelîdir.
4. Baba her şeye kaadirdir.

5. İsa aleyhisselam tanrıdır.
6. İsa aleyhisselam yaratılmamıştır, ezelîdir.
7. İsa aleyhisselam her şeye kaadirdir.

8. Kutsal ruh tanrıdır.
9. Kutsal ruh yaratılmamıştır, ezelîdir.
10. Kutsal ruh her şeye kaadirdir.

(Haşa.)

Bunlara inanan, yani Katolik inancında olan birisinin, "tek tanrı" inancına sahip olduğunu, veya "Allah birdir" (Ehad'dır) ve "Allah'tan başka tanrı yoktur" (Lâ ilâhe illallah) dediğini kabul eder misiniz? Derim ki, bunu ancak aşırı derecede ahmak ve cahil bir kişi kabul edebilir. Bayındır gibileri takib ve taklid edenlerin zekâ seviyeleri hakkında iyi şeyler düşünemiyoruz.

Murat Yazıcı

Yazıların Kaynakları

Bu sayfadaki yazılar genel olarak şu iki kategoriden birine girmektedir:
1. Gazete, dergi veya kitaplardan alınmış kısımlar veya makaleler. Bunların yazarları ve hangi kaynaktan alındığı açıkca belirtilmiştir. İstifadeli olduğunu ve mühim bilgiler ihtiva ettiğini düşündüğüm yazıları -muhtevalarını değiştirmeden- buraya aldım. Bu tür yazılarda ifade edilen görüşler yazarlarına aittir.
2. Kendi araştırmalarıma dayanan, çeşitli kitaplardan ve makalelerden istifade edilerek derlenmiş yazılar. İstifade edilen kaynaklar listelendikten sonra genellikle "Hazırlayan: Murat Yazıcı" ifadesi yazının sonuna eklenmiştir.
Bu sayfadaki yazıların mühim bir kısmını çeşitli forumlarda yayınlamıştım. Bu tür yazılarımı düzeltmeler ve ilaveler yaparak burada toparladım. Gerektiğinde eski yazılara yeni belge ve bilgiler ekliyorum.
Not: Sayfanın sol üst köşesindeki rakam, 3 Ocak 2009'dan bu yana bu sayfanın kaç kere görüntülendiğini göstermektedir. Bu rakama blog yöneticisinin girişleri dahil değildir.

Yazıların Kullanım ve Dağıtımı Hakkında

Bu sayfadaki yazıları kopyalayabilir ve kullanabilirsiniz. Buradaki herhangi bir yazıyı başka bir sitede yayınlarsanız, bu sayfaya ( http://muratyazici.blogspot.com/ ) bağlantı vermenizi rica ederim. Zamanla ilave başlıklar eklemenin yanı sıra, mevcut başlıklara da yeni belgeler eklemeyi planlıyorum. Bu sayfaya bağlantı verildiği takdirde, her okuyucu ilgilendiği yazının en yeni haline ulaşma imkânına sahip olacaktır.