Dikkat edilirse, bu ifadede açık bir tezad (çelişki) mevcuttur. Hem "O her yerdedir. Çünkü Allah’ın olmadığı hiçbir yer yoktur" diyor, hem de sonra "O’na bir mekân ve yer isnat etmek söz konusu olamaz" diyor. Halbuki, "O her yerdedir" denildiği zaman, O'nun (haşa) her mekânda olduğunu söylenmiş olur.
Burada geçen "O her yerdedir. Çünkü Allah’ın olmadığı hiçbir yer yoktur." ifadesinin caiz olmadığı aşağıdaki iktibaslardan görülebilir. Meşhur Mızraklı İlmihal'de diyor ki:
"Bir kimse Allahdan hâli [boş] yer yok dese veyâ Allahü teâlâ gökdedir dese, kâfir olur demişler." (Miftahu'l-Cenne-Mızraklı İlmihal, Bedir Yay., s.116)
Muhammed Hâdimî (vefatı m. 1762) rahimehullah diyor ki:
“Allahü teâlâ bize Arştan veya gökten bakıyor veya görüyor demek küfürdür....Yine Allahü teâlâyı dış uzuvla sıfatladığı veya onun kemâl sıfatlarından bir sıfatı nefy ettiği (kaldırdığı) zaman veya hülul [içine girmek] veya ittihad [birleşmek] ile [O'nu vasıfladığı zaman] yani Allahın âlemin içine girdiğine veya âlemle bir olduğuna kail olduğu zaman veya mekân ile onu vasıfladığı zaman da yine böylece kâfir olur.” (Berika, Kahraman Yayınları, c.2, s.445-446)
Feteva-i Hindiyye tercümesinde şu ifadeler var:
"Allahü Teâlâ için, mekân iddia eden kimse kâfir olur. "Allahın olmadığı, boş bir yer yoktur" diyen kimse, kâfir olur." (Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 4/312-319.)
“Allahü teâlâ bize Arştan veya gökten bakıyor veya görüyor demek küfürdür....Yine Allahü teâlâyı dış uzuvla sıfatladığı veya onun kemâl sıfatlarından bir sıfatı nefy ettiği (kaldırdığı) zaman veya hülul [içine girmek] veya ittihad [birleşmek] ile [O'nu vasıfladığı zaman] yani Allahın âlemin içine girdiğine veya âlemle bir olduğuna kail olduğu zaman veya mekân ile onu vasıfladığı zaman da yine böylece kâfir olur.” (Berika, Kahraman Yayınları, c.2, s.445-446)
Feteva-i Hindiyye tercümesinde şu ifadeler var:
"Allahü Teâlâ için, mekân iddia eden kimse kâfir olur. "Allahın olmadığı, boş bir yer yoktur" diyen kimse, kâfir olur." (Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 4/312-319.)
İslâm âlimleri mecaz olarak “Allahü teâlâ her yerde hâzır ve nâzırdır" demişlerdir, ama "her yerdedir" dememişlerdir. Çünkü, "her yerdedir" dendiği zaman mecaz ortadan kalkmaktadır.
İskilibli Âtıf Efendi (şehid edilişi m. 1926) rahimehullah Mir’atü’l-İslam risalesinde şöyle diyor:
“[Allahü teâlâ] Mekândan, sağ, sol, arka, ön, alt, üst gibi cihetten ve yerlerde, göklerde bulunmaktan münezzehdir. Binaenaleyh, Cenâb-ı Hak her yerde hâzır ve nâzırdır demek, ilm-i ilahisi her şeyi ihata edicidir, demektir. Yoksa zat ve vücudu her yerde hâzır ve nâzırdır, demek değildir.” (bkz. Çile Yayınevi'nin "Frenk Mukallitliği ve İslam" kitabı, s. 154)
Murat Yazıcı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder