Ehl-i Sünnet Müdafaası

Ehl-i Sünnet Müdafaası

Bu sayfayı hazırlamaktaki maksadım "Ehl-i sünnetin müdafaası" için bir bilgi ve belge bankası meydana getirmektir. Faydalı olacağı ümidi ile başladım. Allahü teâlâ hâlis niyet, hayırlı netice ve muvaffakıyet nasib etsin. Bu sayfayı ziyaret eden kardeşlerimden hayır dualarını istirham ederim. (Daha fazla bilgi için sayfanın altına bakınız.)

12 Eylül 2009 Cumartesi

Seyyid Kutub'un Tehlikeli Bir Sözü

Seyyid Kutub Hadid Sûresi 4. âyetin tefsirinde şöyle yazıyor:

Arş da öyle. Biz buna yüce Allah'ın tanıttığı biçimi ile inanıyoruz, fakat ne olduğunu bilemeyiz. "Arş'a istiva" meselesine gelince bu deyimin varlıklar bütüne egemen olmanın dolaylı (kinayeli) bir anlatımı olduğunu söyleyebiliriz. Böyle derken Kur'an'ın bize öğrettiği şu kesin ilkeye dayanıyoruz: Yüce Allah durum değişikliğine uğramaz. Buna göre bir zamanlar Arş'a kurulmamış durumdayken daha sonra Arş'a kurulmuş olması düşünülemez. Bizim "Arş'a istiva" olgusuna inandığımızı, fakat bunun nasıl olduğunu bilmediğimizi söylememiz ayette "Arş'a istiva etti" sözünün ne anlama geldiğini açıklamaz. En doğrusu az önce dediğimiz gibi bu sözün mutlak egemenliğin dolaylı bir anlatımı olduğunu söylememizdir.

"Nerede olursanız O sizinle beraberdir."

Bu söz gerçek anlamında söyleniyor. Yani "kinaye" ya da "mecaz" anlamı değildir kastedilen.
Gerçek yüce Allah her yerde, her zaman her şeyin ve herkesin yanındadır. Yapılan her hareketten haberdardır, kullarını gözler. Eğer insan kalbi bu gerçeği somut biçimde kavrarsa son derece müthiş bir gerçek olduğunu derhal anlar. Bu gerçek bir yandan ürpertici, bir yandan da ürkekliği gidericidir. Yüce Allah'tan duyulan korkuyu somutlaştırdığı için ürpertici, buna karşılık yüce Allah'a yakınlığın okşayıcılığını hissettirdiği için ürkekliği giderici, ferahlatıcıdır. Bu gerçek tam anlamı ile kavranırsa insan kalbini tek başına arındırıp yüceltebilir, ondaki bütün yeryüzü kaynaklı endişeleri dışarı atarak tek başına onların yerini alabilir. Onu sürekli biçimde çekingenlik ve korku halinde tutarak hayatın her türlü kirinden ve lekesinden uzakta kalmasını sağlayabilir.


Kutub'un sözü burada bitti.

Bir tanıdığımız yukarıda koyu harflerle yazılı kısmın Arapçasına bakmış ve Latin harfleri ile transkripsiyonunu göndermiş:

"ve hiye kelimetün ale-l hakıykati lâ ale-l kinâyeti ve-l mecâzi. Fellâhü mea külli ehadin ve mea külli şey'in fiy külli vaktin ve fiy külli mekân, muttaliun ale mâ ya'melü, ve basiyrun bil ıbâd."

Yani: "Bu hakikat üzere olan bir kelimedir, kinaye ve mecâz değil. Allah herkesle ve herşeyle her zaman ve her yerde beraberdir, yaptıklarına muttalidir ve kullarını görür."

Aslında, Seyyid Kutub'un önce yazdığı,

"Yüce Allah durum değişikliğine uğramaz. Buna göre bir zamanlar Arş'a kurulmamış durumdayken daha sonra Arş'a kurulmuş olması düşünülemez."

ifadesi ve Secde sûresi 4. âyet-i kerimenin tefsirinde yazdığı,

"Yüce Allah'ın, bir durumda, bir konumda olması sonra bir başka duruma ve konuma geçmesi mümkün değildir."

açıklaması okununca, Ehl-i sünnet âlimlerini doğru anlamış olduğu intibaı doğmaktadır. Meselâ, büyük İslam âlimi Ebü'l-Muîn en-Nesefî (vefatı m. 1115) rahimehullah diyor ki:

"Mekânın öncesizliği (kıdemi) görüşü yanlışlandığından dolayı, Allahü teâlâ hiç bir şekilde herhangi bir mekânda yer tutmuş olarak nitelenemez. Çünkü Allahü teâlâ ezelde bir mekânda yer tutmuş değildir. Biz yüce Allah'tan başka bir şeyin kadîm olmasının imkânsızlığını kesin olarak ispat ettik. Allahü teâlâ ezelde bir yer tutmadığı ve Arş'a temas etmediğine göre, eğer mekânı yarattıktan sonra bir yer tutmuş olsa, O'nun varlığı değişmiş ve zâtında bir temas etme hali yaratılmış demektir. Halbuki değişim ve yaratılmış özellikleri taşımak, sonradan yaratılmış olmanın belirtileridir. Bu ise yüce Allah hakkında imkânsızdır... " (Kitâbü't-temhid li Kavâidi't-tevhîd (Tevhidin Esasları), İz Yayıncılık, İst., 2007; s.39-42)

İmam-ı Kurtubî rahimehullah aynı âyet-i kerimenin tefsirinde diyor ki:

"Nerede olursanız O "kudreti, saltanatı (egemenliği) ve ilmiyle" sizinle beraberdir. Allah yaptıklarınızı çok iyi görendir." Amellerinizi görür. On­lardan hiçbir şey O'na gizli kalmaz. Yüce Allah bu âyet-i kerimede hem "Arş üstüne istiva eden" özelliğini, hem de "O sizinle beraberdir" özelliğini bir arada zikretmektedir. Bu iki ifa­denin zahirlerini almak bir çelişkidir. O halde burada bir tevilin yapılması­nın kaçınılmaz oluşuna bu delil teşkil etmektedir. Tevilden yüz çevirmek ise çelişkiyi kabul etmektir. İmam Ebu'l-Meâli de şöyle demiştir: İsra gecesinde Muhammed aleyhisselam yüce Allah'a balığın karnındaki Metta oğlu Yunus'tan daha yakın değildi."

Ancak, Kutub'un daha sonra kullandığı ifadeler okuyucusunu Allahü teâlânın her mekânda, her yerde olduğu gibi küfre sebeb olan bir inanışa sürüklemektedir. Halbuki, Arş mahluk olduğu gibi, dünya, yıldızlar, gökler ve bütün mekânlar mahluktur, sonradan yaratılmıştır. Meşhur Mızraklı İlmihal'de diyor ki:

"Bir kimse Allahdan hâli [boş] yer yok dese veyâ Allahü teâlâ gökdedir dese, kâfir olur demişler." (Miftahu'l-Cenne-Mızraklı İlmihal, Bedir Yay., s.116)

Feteva-i Hindiyye tercümesinde şu ifade mevcut:

"Allahü Teâlâ için, mekân iddia eden kimse kâfir olur. (Allahın olmadığı, boş bir yer yoktur) diyen kimse, kâfir olur..." (Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 4/312-319.)

Görülüyor ki, "Allahü teâlâ hakikaten her yerdedir" veya "Allah hakikaten her yerde herkesin yanındadır" demek kişiyi İslam dairesi dışına çıkarmaktadır.

Seyyid Kutub kitabının başka bir yerinde "Zaman ve mekana sığmayan, herşeyi kuşatan, kendisine benzer hiçbir şey bulunmayan öncesiz ve sonrasız zat..." ifadesini kullanmaktadır. Bu sözü ile yukarıdaki sözü çelişkilidir.

Dikkat edilirse, İmam-ı Kurtubî

"Yüce Allah bu âyet-i kerimede hem "Arş üstüne istiva eden" özelliğini, hem de "O sizinle beraberdir" özelliğini bir arada zikretmektedir. Bu iki ifa­denin zahirlerini almak bir çelişkidir. O halde burada bir tevilin yapılması­nın kaçınılmaz oluşuna bu delil teşkil etmektedir. Tevilden yüz çevirmek ise çelişkiyi kabul etmektir."

diyerek, "Nerede olursanız O sizinle beraberdir." mealindeki ifadenin zahiri ma'nâsında anlaşılmaması gerektiğini vurguluyor. Kutub ise, aksine "Bu söz gerçek anlamında söyleniyor. Yani "kinaye" ya da "mecaz" anlamı değildir kastedilen." diyor.

Kutub'un nihaî akidesi ve durumu ne olursa olsun, kitabında kullandığı ifadeler tehlikelidir ve yanıltıcıdır. Ehl-i sünnet itikadını muteber kaynaklardan okuyarak iyice öğrenmemiş bir kişi bu sözleri okuyunca, yanlış bir inanca saplanabilir, küfre girebilir. Vurguladığımız husus da zaten budur: Bu zatın kitapları gençlerin güvenle din bilgisi alabileceği, dinlerini öğrenebileceği muteber kitaplar değildir. Okuyanlara zararlı olmaktadır.

Murat Yazıcı

Hiç yorum yok:

Yazıların Kaynakları

Bu sayfadaki yazılar genel olarak şu iki kategoriden birine girmektedir:
1. Gazete, dergi veya kitaplardan alınmış kısımlar veya makaleler. Bunların yazarları ve hangi kaynaktan alındığı açıkca belirtilmiştir. İstifadeli olduğunu ve mühim bilgiler ihtiva ettiğini düşündüğüm yazıları -muhtevalarını değiştirmeden- buraya aldım. Bu tür yazılarda ifade edilen görüşler yazarlarına aittir.
2. Kendi araştırmalarıma dayanan, çeşitli kitaplardan ve makalelerden istifade edilerek derlenmiş yazılar. İstifade edilen kaynaklar listelendikten sonra genellikle "Hazırlayan: Murat Yazıcı" ifadesi yazının sonuna eklenmiştir.
Bu sayfadaki yazıların mühim bir kısmını çeşitli forumlarda yayınlamıştım. Bu tür yazılarımı düzeltmeler ve ilaveler yaparak burada toparladım. Gerektiğinde eski yazılara yeni belge ve bilgiler ekliyorum.
Not: Sayfanın sol üst köşesindeki rakam, 3 Ocak 2009'dan bu yana bu sayfanın kaç kere görüntülendiğini göstermektedir. Bu rakama blog yöneticisinin girişleri dahil değildir.

Yazıların Kullanım ve Dağıtımı Hakkında

Bu sayfadaki yazıları kopyalayabilir ve kullanabilirsiniz. Buradaki herhangi bir yazıyı başka bir sitede yayınlarsanız, bu sayfaya ( http://muratyazici.blogspot.com/ ) bağlantı vermenizi rica ederim. Zamanla ilave başlıklar eklemenin yanı sıra, mevcut başlıklara da yeni belgeler eklemeyi planlıyorum. Bu sayfaya bağlantı verildiği takdirde, her okuyucu ilgilendiği yazının en yeni haline ulaşma imkânına sahip olacaktır.