Bu blogda, "İbni Kesir'in Vehhabîleri Tekzib Eden Yazıları" başlıklı derlememde, Recep Yıldız'ın şu yazısını nakletmiştim:
Huzur-u Nebi’de el-Utbi’nin tanık olup naklettiği şu manzaraya muvafık nice haller var... el- Utbi naklediyor: Kabr-i Şerif’in yanında oturuyordum, bir bedevi geldi, kabre yönelip “Es-selamu aleyke ya Resulallah! İşittim ki Allahü Teala şöyle diyor: ‘Eğer müminler kendilerine zulmettikleri zaman sana gelseler de Allah’tan günahlarının bağışlanmasını dileseler ve Peygamber de onlara bağışlama dileseydi, elbette Allah’ı tövbeleri çok kabul edici ve çok merhametli bulacaklardı.’[30] ben de huzuruna, günahına istiğfar eden, Rabbine karşı, şefaatini bekleyen bir halde geldim.” diye yalvarır. Samimi duygularla Allah Resülü’nden (sallallahu aleyhi vesellem) şefaat talebinde bulunan bedevi şöyle bir şiir inşad eder: Ey kemikleri bu vadiye defnedilenlerin en hayırlısı olan Resul! Kemiklerinin kokusundan ova ve tepeler güzel olmuştur. İçinde bulunduğun kabre canım fedadır. İffet, cûd ve kerem o kabrin içinde metfundur. Bedevinin haline tanıklık eden el-Utbi hemen orada uykuya dalar. Rüyada Allah Resulü’nü (sallallahu aleyhi ve sellem) görür. Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) buyururlar ki; “Utbi! Bedeviye yetiş ve ona, Allah’ın kendisini affettiğini müjdele.”[31]
[30] Nisa(5): 64. [31] İbn Kudame, el-Muğni, Beyrut, 1994, III, 394.
Bkz: Recep Yıldız, Harameyn Notları, İnkişaf Dergisi, No: 7.
Şâfi’î fıkh ve tefsîr âlimi, meşhur fıkıh kitabı Hâvî'nin müellifi İmâm-ı Mâverdî de (rahmetullahi teâlâ aleyh) el-Utbî’nin kıssasını müstahsen görerek, tasvib ederek nakletmiştir:
Ahkâm-üs-sultâniyye, 10. Bölüm: Hacc Emirleri ve Haccı İdare; Bedir Yayınevi, İstanbul, 1976, s. 120.
Ehl-i Sünnet Müdafaası
Bu sayfayı hazırlamaktaki maksadım "Ehl-i sünnetin müdafaası" için bir bilgi ve belge bankası meydana getirmektir. Faydalı olacağı ümidi ile başladım. Allahü teâlâ hâlis niyet, hayırlı netice ve muvaffakıyet nasib etsin. Bu sayfayı ziyaret eden kardeşlerimden hayır dualarını istirham ederim. (Daha fazla bilgi için sayfanın altına bakınız.)
Etiketler
- Çalgı ve Müzik (7)
- Ehli Sünnet İtikadı (19)
- Elfaz-ı Küfr (2)
- Fıkıh (5)
- İbni Teymiyye ve Takipçileri (31)
- Masonluk (15)
- Reformcular (67)
- Siyonizm (3)
- Şia Taifesine Cevaplar (6)
- Vehhabilere Cevaplar (56)
Blog in English:
27 Eylül 2009 Pazar
18 Eylül 2009 Cuma
Şia Taifesi ve Seyyid Kutub
Aşağıda iki ayrı siteden bazı yazıları -herhangi bir değişiklik yapmadan- nakledeceğim. Okuyucuyu ikaz için vurgulayayım ki, aktardığım bu yazılarda yanlış ve edeb dışı ifadeler mevcuttur. Bu derlemenin bir benzerini birkaç sene evvel bir forumda neşretmiştim. Mezkur forum ve oradaki yazılarım silinmiş bulunuyor. Biraz araştırma ile bahis konusu siteleri tekrar buldum. Sitelerin adreslerini ve bu yazıları hangi tarihte buraya kopyaladığımı da not ettim:
13 Eylül 2009 Pazar
Seyyid Kutub'un İsa aleyhisselam Hakkındaki Karışık Sözleri
İmam-ı A'zam Ebû Hanife rahimehullah buyuruyor ki:
"Deccal'in, Ye'cüc ve Me'cüc'ün ortaya çıkması, güneşin batıdan doğması, Hz. İsa'nın gökten inmesi ve sahih haberlerde bildirilen kıyamet alâmetlerinin hepsi de haktır."
Ehl-i sünnet âlimleri, İsa aleyhisselamın ölmediğini, diri olarak göğe kaldırıldığını yazmışlardır. Nitekim, Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki (Nisa 157-158):
(Allah’ın resulü Meryem oğlu İsa’yı öldürdük dedikleri için Yahudileri lanetledik. Hâlbuki onlar İsa’yı öldürmediler, asmadılar da. Öldürülen kimse kendilerine İsa gibi gösterildi. Onun hakkında ihtilafa düşenler tam bir kararsızlık içindedir. Bu konuda zandan başka hiçbir bilgileri yoktur ve kesin olarak onu öldürmediler. Bilakis Allah İsa’yı kendi nezdine kaldırmıştır.)
İmam-ı Kurtubî rahimehullah 158. âyet-i kerimenin tefsirinde diyor ki: "Yani onu semaya kaldırmıştır. Yüce Allah ise mekândan münezzehtir."
"Deccal'in, Ye'cüc ve Me'cüc'ün ortaya çıkması, güneşin batıdan doğması, Hz. İsa'nın gökten inmesi ve sahih haberlerde bildirilen kıyamet alâmetlerinin hepsi de haktır."
Ehl-i sünnet âlimleri, İsa aleyhisselamın ölmediğini, diri olarak göğe kaldırıldığını yazmışlardır. Nitekim, Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki (Nisa 157-158):
(Allah’ın resulü Meryem oğlu İsa’yı öldürdük dedikleri için Yahudileri lanetledik. Hâlbuki onlar İsa’yı öldürmediler, asmadılar da. Öldürülen kimse kendilerine İsa gibi gösterildi. Onun hakkında ihtilafa düşenler tam bir kararsızlık içindedir. Bu konuda zandan başka hiçbir bilgileri yoktur ve kesin olarak onu öldürmediler. Bilakis Allah İsa’yı kendi nezdine kaldırmıştır.)
İmam-ı Kurtubî rahimehullah 158. âyet-i kerimenin tefsirinde diyor ki: "Yani onu semaya kaldırmıştır. Yüce Allah ise mekândan münezzehtir."
12 Eylül 2009 Cumartesi
Afgânî, sapkınlığın ve dalâletin başıdır
Cemalüddîn Afgânî hakkında ne düşünüyorsunuz?
Muhammed Avvâme Hoca: Afgânî, sapkınlığın ve dalâletin başıdır. Ben Allah'ın izniyle, karakter olarak övgüde ve medihde mübalağayı sevmem. Afgânî ve ekolü, Muhammed Abduh ve takipçileri dalâletin ve sapkınlığın öncüleridir. Cemâluddîn Esedâbâdî adında bir kitap var. Bu kitapta, mutlaka bilinmesi gereken bir hadise anlatılır. Afgânî'nin seferde-hazarda, gece-gündüz yanından ayırmadığı bir çantası vardır. Çantada çok özel belgeleri var. Bir defasında geceleyin Tahran'da bir arkadaşının yanında uyumaktayken Sultan Abdülhamid'den bir haber gelir. Sultan, Afgânî'yi çağırmaktadır… Afgâni apar-topar hazırlanır ve yola koyulur. Ancak çantasını arkadaşının evinde unutur. Adam çantayla ilgili olarak dostlarıyla istişarede bulunur. Sonunda tarihe bir hizmet olsun diye çantanın içindeki belgeleri çoğaltmaya ve Farsçaya çevirip incelemeye karar verirler. Cemâlüddîn Afgânî'nin 26 farklı imza kullandığı tesbit edilir. Ayrıca, evrakların arasında Afgânî'nin Mason mahfiline sunduğu masonluğa katılma dilekçesi ve masonluğa kabul edildiğine dair belge de vardır. Kabul merasiminin yeri ve zamanı da belirtilmiştir.
Başka bir belge, Muhammed Abduh'un bir mektubudur. İngilizler, Muhammed Abduh'u Mısır halkı nezdinde popülaritesini artırması için –İngilizler Mısır ahalisinin kalbini kazanan bir Arap öncü yetiştirmek istiyordu- Lübnan'a sürdüklerinde mektubu buradan yazmış. Diyor ki Muhammed Abduh: "Biz senin sağlam yolundayız. Dinin başını yine dinin kılıcından başka bir şeyle kesemezsin. Bizi görsen âbid, zâhid, rükû ve secdeden başını kaldırmayan kimseler zannedersin." Çantada daha birçok belge vardır.
Riyad'da Dr. Fehd er-Rûmî, İmam Muhammed üniversitesinde yaptığı doktora tezinin konusu Menhecü'l-Medrese el-Akliyye el-Hadîse fi't-Tefsîr (Modern Akılcı Ekolün Tefsir Yöntemi)… Çalışmanın başında bu akımın öncüleri olan Afgânî, Muhammed Abduh ve Reşîd Rızâ'nın biyografileri var. Benim az önce sözünü ettiğim belgeleri de oraya koymuş. Muhammed Abduh da bu çizgide olan bir kimsedir. İngilizler Mısır'da Abduh'u ciddî anlamda desteklemiş ve bir "din ıslahatçısı" olarak öne çıkarmışlardır. İslam dünyasını bütünüyle ifsad etmesi için Abduh'u Mısır müftülüğü makamına atamışlardır. Çünkü Mısır Ezher'e ev sahipliği yaptığı için tüm İslam dünyasının ilim kıblesiydi. İngilizlere göre Muhammed Abduh'u aktör yaptıkları bu ifsad projesi Mısır'da tutarsa İslam dünyasının diğer ülkelerinde de tutacaktı. Bu yüzden Muhammed Abduh aleyhine konuşanlara baskı uygulamışlardı. Ama tüm bunlara rağmen Allah Teâlâ hak yolunda malını ve canını feda eden kimseler gönderdi. Bunların en başta geleni Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi (rh. a.)’dir. O, Mevkıfü'l-Akl isimli kitabında bu akımın maskesini düşürdü. Bu akımın gerçek yüzünü bilmek için Mustafa Sabri Efendi'nin bu kitabı mutlaka okunmalıdır.
Kaynak: Rıhle Dergisi, Sayılar: 5-6.
İlave: Abduh'un "Biz senin sağlam yolundayız. Dinin başını yine dinin kılıcından başka bir şeyle kesemezsin. Bizi görsen âbid, zâhid, rükû ve secdeden başını kaldırmayan kimseler zannedersin." şeklindeki ifadesinin aktarıldığı İngilizce bir kaynağı da burada not edelim:
Muhammed Avvâme Hoca: Afgânî, sapkınlığın ve dalâletin başıdır. Ben Allah'ın izniyle, karakter olarak övgüde ve medihde mübalağayı sevmem. Afgânî ve ekolü, Muhammed Abduh ve takipçileri dalâletin ve sapkınlığın öncüleridir. Cemâluddîn Esedâbâdî adında bir kitap var. Bu kitapta, mutlaka bilinmesi gereken bir hadise anlatılır. Afgânî'nin seferde-hazarda, gece-gündüz yanından ayırmadığı bir çantası vardır. Çantada çok özel belgeleri var. Bir defasında geceleyin Tahran'da bir arkadaşının yanında uyumaktayken Sultan Abdülhamid'den bir haber gelir. Sultan, Afgânî'yi çağırmaktadır… Afgâni apar-topar hazırlanır ve yola koyulur. Ancak çantasını arkadaşının evinde unutur. Adam çantayla ilgili olarak dostlarıyla istişarede bulunur. Sonunda tarihe bir hizmet olsun diye çantanın içindeki belgeleri çoğaltmaya ve Farsçaya çevirip incelemeye karar verirler. Cemâlüddîn Afgânî'nin 26 farklı imza kullandığı tesbit edilir. Ayrıca, evrakların arasında Afgânî'nin Mason mahfiline sunduğu masonluğa katılma dilekçesi ve masonluğa kabul edildiğine dair belge de vardır. Kabul merasiminin yeri ve zamanı da belirtilmiştir.
Başka bir belge, Muhammed Abduh'un bir mektubudur. İngilizler, Muhammed Abduh'u Mısır halkı nezdinde popülaritesini artırması için –İngilizler Mısır ahalisinin kalbini kazanan bir Arap öncü yetiştirmek istiyordu- Lübnan'a sürdüklerinde mektubu buradan yazmış. Diyor ki Muhammed Abduh: "Biz senin sağlam yolundayız. Dinin başını yine dinin kılıcından başka bir şeyle kesemezsin. Bizi görsen âbid, zâhid, rükû ve secdeden başını kaldırmayan kimseler zannedersin." Çantada daha birçok belge vardır.
Riyad'da Dr. Fehd er-Rûmî, İmam Muhammed üniversitesinde yaptığı doktora tezinin konusu Menhecü'l-Medrese el-Akliyye el-Hadîse fi't-Tefsîr (Modern Akılcı Ekolün Tefsir Yöntemi)… Çalışmanın başında bu akımın öncüleri olan Afgânî, Muhammed Abduh ve Reşîd Rızâ'nın biyografileri var. Benim az önce sözünü ettiğim belgeleri de oraya koymuş. Muhammed Abduh da bu çizgide olan bir kimsedir. İngilizler Mısır'da Abduh'u ciddî anlamda desteklemiş ve bir "din ıslahatçısı" olarak öne çıkarmışlardır. İslam dünyasını bütünüyle ifsad etmesi için Abduh'u Mısır müftülüğü makamına atamışlardır. Çünkü Mısır Ezher'e ev sahipliği yaptığı için tüm İslam dünyasının ilim kıblesiydi. İngilizlere göre Muhammed Abduh'u aktör yaptıkları bu ifsad projesi Mısır'da tutarsa İslam dünyasının diğer ülkelerinde de tutacaktı. Bu yüzden Muhammed Abduh aleyhine konuşanlara baskı uygulamışlardı. Ama tüm bunlara rağmen Allah Teâlâ hak yolunda malını ve canını feda eden kimseler gönderdi. Bunların en başta geleni Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi (rh. a.)’dir. O, Mevkıfü'l-Akl isimli kitabında bu akımın maskesini düşürdü. Bu akımın gerçek yüzünü bilmek için Mustafa Sabri Efendi'nin bu kitabı mutlaka okunmalıdır.
Kaynak: Rıhle Dergisi, Sayılar: 5-6.
İlave: Abduh'un "Biz senin sağlam yolundayız. Dinin başını yine dinin kılıcından başka bir şeyle kesemezsin. Bizi görsen âbid, zâhid, rükû ve secdeden başını kaldırmayan kimseler zannedersin." şeklindeki ifadesinin aktarıldığı İngilizce bir kaynağı da burada not edelim:
Seyyid Kutub'un Tehlikeli Bir Sözü
Seyyid Kutub Hadid Sûresi 4. âyetin tefsirinde şöyle yazıyor:
Arş da öyle. Biz buna yüce Allah'ın tanıttığı biçimi ile inanıyoruz, fakat ne olduğunu bilemeyiz. "Arş'a istiva" meselesine gelince bu deyimin varlıklar bütüne egemen olmanın dolaylı (kinayeli) bir anlatımı olduğunu söyleyebiliriz. Böyle derken Kur'an'ın bize öğrettiği şu kesin ilkeye dayanıyoruz: Yüce Allah durum değişikliğine uğramaz. Buna göre bir zamanlar Arş'a kurulmamış durumdayken daha sonra Arş'a kurulmuş olması düşünülemez. Bizim "Arş'a istiva" olgusuna inandığımızı, fakat bunun nasıl olduğunu bilmediğimizi söylememiz ayette "Arş'a istiva etti" sözünün ne anlama geldiğini açıklamaz. En doğrusu az önce dediğimiz gibi bu sözün mutlak egemenliğin dolaylı bir anlatımı olduğunu söylememizdir.
Arş da öyle. Biz buna yüce Allah'ın tanıttığı biçimi ile inanıyoruz, fakat ne olduğunu bilemeyiz. "Arş'a istiva" meselesine gelince bu deyimin varlıklar bütüne egemen olmanın dolaylı (kinayeli) bir anlatımı olduğunu söyleyebiliriz. Böyle derken Kur'an'ın bize öğrettiği şu kesin ilkeye dayanıyoruz: Yüce Allah durum değişikliğine uğramaz. Buna göre bir zamanlar Arş'a kurulmamış durumdayken daha sonra Arş'a kurulmuş olması düşünülemez. Bizim "Arş'a istiva" olgusuna inandığımızı, fakat bunun nasıl olduğunu bilmediğimizi söylememiz ayette "Arş'a istiva etti" sözünün ne anlama geldiğini açıklamaz. En doğrusu az önce dediğimiz gibi bu sözün mutlak egemenliğin dolaylı bir anlatımı olduğunu söylememizdir.
5 Eylül 2009 Cumartesi
Zehebi'nin İbni Teymiyye'ye Nasihatı Hakkında Vesikalar
Bu blogda en aşağıda "İmam-ı Zehebî'nin İbni Teymiyye'ye Nasihatı" başlıklı yazıya ve oradaki yorumlara bakınız.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Yazıların Kaynakları
Bu sayfadaki yazılar genel olarak şu iki kategoriden birine girmektedir:
1. Gazete, dergi veya kitaplardan alınmış kısımlar veya makaleler. Bunların yazarları ve hangi kaynaktan alındığı açıkca belirtilmiştir. İstifadeli olduğunu ve mühim bilgiler ihtiva ettiğini düşündüğüm yazıları -muhtevalarını değiştirmeden- buraya aldım. Bu tür yazılarda ifade edilen görüşler yazarlarına aittir.
2. Kendi araştırmalarıma dayanan, çeşitli kitaplardan ve makalelerden istifade edilerek derlenmiş yazılar. İstifade edilen kaynaklar listelendikten sonra genellikle "Hazırlayan: Murat Yazıcı" ifadesi yazının sonuna eklenmiştir.
Bu sayfadaki yazıların mühim bir kısmını çeşitli forumlarda yayınlamıştım. Bu tür yazılarımı düzeltmeler ve ilaveler yaparak burada toparladım. Gerektiğinde eski yazılara yeni belge ve bilgiler ekliyorum.
Not: Sayfanın sol üst köşesindeki rakam, 3 Ocak 2009'dan bu yana bu sayfanın kaç kere görüntülendiğini göstermektedir. Bu rakama blog yöneticisinin girişleri dahil değildir.
1. Gazete, dergi veya kitaplardan alınmış kısımlar veya makaleler. Bunların yazarları ve hangi kaynaktan alındığı açıkca belirtilmiştir. İstifadeli olduğunu ve mühim bilgiler ihtiva ettiğini düşündüğüm yazıları -muhtevalarını değiştirmeden- buraya aldım. Bu tür yazılarda ifade edilen görüşler yazarlarına aittir.
2. Kendi araştırmalarıma dayanan, çeşitli kitaplardan ve makalelerden istifade edilerek derlenmiş yazılar. İstifade edilen kaynaklar listelendikten sonra genellikle "Hazırlayan: Murat Yazıcı" ifadesi yazının sonuna eklenmiştir.
Bu sayfadaki yazıların mühim bir kısmını çeşitli forumlarda yayınlamıştım. Bu tür yazılarımı düzeltmeler ve ilaveler yaparak burada toparladım. Gerektiğinde eski yazılara yeni belge ve bilgiler ekliyorum.
Not: Sayfanın sol üst köşesindeki rakam, 3 Ocak 2009'dan bu yana bu sayfanın kaç kere görüntülendiğini göstermektedir. Bu rakama blog yöneticisinin girişleri dahil değildir.
Yazıların Kullanım ve Dağıtımı Hakkında
Bu sayfadaki yazıları kopyalayabilir ve kullanabilirsiniz. Buradaki herhangi bir yazıyı başka bir sitede yayınlarsanız, bu sayfaya ( http://muratyazici.blogspot.com/ ) bağlantı vermenizi rica ederim. Zamanla ilave başlıklar eklemenin yanı sıra, mevcut başlıklara da yeni belgeler eklemeyi planlıyorum. Bu sayfaya bağlantı verildiği takdirde, her okuyucu ilgilendiği yazının en yeni haline ulaşma imkânına sahip olacaktır.