İbrahim Turhan demiş ki:
"Özellikle ilk dönemlerde Afgani'nin öncelikli hedefi, o vakte kadar çok da vurgulanmamış olan hilafet makamını bir kaldıraç olarak kullanmak ve Osmanlı İmparatorluğu'nu dünya müslümanlarının siyasî şuurlarında merkezî bir konuma oturtarak ümmet fikrini kuvveden fiile geçirmek olmuştur.... Ama bu konuda bilgi, insaf ve vicdan sahibi olan herkes şunu kabul edecektir ki Afgani-Abduh çizgisinin karşı çıktıkları, hatta yok etmek için uğraştıkları bir numaralı hedef, tam da Fetullahçılıkta somutlaşan bidatçi, hurafeci, uzlaşmacı din anlayışı ve emperyalistlere uşaklık etme zilletidir. "
Şimdi mühim bir vesikayla Efgani ve Abduh'un "öcelikli hedefini" ortaya koyalım. Belki İbrahim Turhan utanır!
Abduh: Dinin başını yine dinin kılıcından başka bir şeyle kesemezsin!
Cemalüddîn Afgânî hakkında ne düşünüyorsunuz?
Muhammed Avvâme Hoca: Afgânî, sapkınlığın ve dalâletin başıdır. Ben Allah'ın izniyle, karakter olarak övgüde ve medihde mübalağayı sevmem. Afgânî ve ekolü, Muhammed Abduh ve takipçileri dalâletin ve sapkınlığın öncüleridir. Cemâluddîn Esedâbâdî adında bir kitap var. Bu kitapta, mutlaka bilinmesi gereken bir hadise anlatılır. Afgânî'nin seferde-hazarda, gece-gündüz yanından ayırmadığı bir çantası vardır. Çantada çok özel belgeleri var. Bir defasında geceleyin Tahran'da bir arkadaşının yanında uyumaktayken Sultan Abdülhamid'den bir haber gelir. Sultan, Afgânî'yi çağırmaktadır… Afgâni apar-topar hazırlanır ve yola koyulur. Ancak çantasını arkadaşının evinde unutur. Adam çantayla ilgili olarak dostlarıyla istişarede bulunur. Sonunda tarihe bir hizmet olsun diye çantanın içindeki belgeleri çoğaltmaya ve Farsçaya çevirip incelemeye karar verirler. Cemâlüddîn Afgânî'nin 26 farklı imza kullandığı tesbit edilir. Ayrıca, evrakların arasında Afgânî'nin Mason mahfiline sunduğu masonluğa katılma dilekçesi ve masonluğa kabul edildiğine dair belge de vardır. Kabul merasiminin yeri ve zamanı da belirtilmiştir.
Başka bir belge, Muhammed Abduh'un bir mektubudur. İngilizler, Muhammed Abduh'u Mısır halkı nezdinde popülaritesini artırması için –İngilizler Mısır ahalisinin kalbini kazanan bir Arap öncü yetiştirmek istiyordu- Lübnan'a sürdüklerinde mektubu buradan yazmış. Diyor ki Muhammed Abduh: "Biz senin sağlam yolundayız. Dinin başını yine dinin kılıcından başka bir şeyle kesemezsin. Bizi görsen âbid, zâhid, rükû ve secdeden başını kaldırmayan kimseler zannedersin." Çantada daha birçok belge vardır.
Riyad'da Dr. Fehd er-Rûmî, İmam Muhammed üniversitesinde yaptığı doktora tezinin konusu Menhecü'l-Medrese el-Akliyye el-Hadîse fi't-Tefsîr (Modern Akılcı Ekolün Tefsir Yöntemi)… Çalışmanın başında bu akımın öncüleri olan Afgânî, Muhammed Abduh ve Reşîd Rızâ'nın biyografileri var. Benim az önce sözünü ettiğim belgeleri de oraya koymuş. Muhammed Abduh da bu çizgide olan bir kimsedir. İngilizler Mısır'da Abduh'u ciddî anlamda desteklemiş ve bir "din ıslahatçısı" olarak öne çıkarmışlardır. İslam dünyasını bütünüyle ifsad etmesi için Abduh'u Mısır müftülüğü makamına atamışlardır. Çünkü Mısır Ezher'e ev sahipliği yaptığı için tüm İslam dünyasının ilim kıblesiydi. İngilizlere göre Muhammed Abduh'u aktör yaptıkları bu ifsad projesi Mısır'da tutarsa İslam dünyasının diğer ülkelerinde de tutacaktı. Bu yüzden Muhammed Abduh aleyhine konuşanlara baskı uygulamışlardı. Ama tüm bunlara rağmen Allah Teâlâ hak yolunda malını ve canını feda eden kimseler gönderdi. Bunların en başta geleni Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi (rh. a.)’dir. O, Mevkıfü'l-Akl isimli kitabında bu akımın maskesini düşürdü. Bu akımın gerçek yüzünü bilmek için Mustafa Sabri Efendi'nin bu kitabı mutlaka okunmalıdır.
Kaynak: Rıhle Dergisi, Sayılar: 5-6.
İlave: Abduh'un "Biz senin sağlam yolundayız. Dinin başını yine dinin kılıcından başka bir şeyle kesemezsin. Bizi görsen âbid, zâhid, rükû ve secdeden başını kaldırmayan kimseler zannedersin." şeklindeki ifadesinin aktarıldığı İngilizce bir kaynağı da blogumda görebilirsiniz:
http://muratyazici.blogspot.com.tr/2009/09/afgani-sapknlgn-ve-dalaletin-basdr.html
Abduh'un Efgani'ye yazdığı "Biz senin sağlam yolundayız. Dinin başını yine dinin kılıcından başka bir şeyle kesemezsin. Bizi görsen âbid, zâhid, rükû ve secdeden başını kaldırmayan kimseler zannedersin." ifadesi Fethullah Gülen hareketiyle de ne kadar örtüşüyor, değil mi? Ahmet Şimşirgil Hoca'nın analizi tam isabetlidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder