Sifil Hoca makalelerinden birinde şöyle demektedir:
“Merhum Ahmed Davudoğlu hoca, müzik dinlemenin dört mezhebe göre hükmünü Sahîhu Müslim'e yazdığı şerhte[1] oldukça güzel bir şekilde özetlemiştir. Buna göre mezheplerin konu hakkındaki hükümleri şöyledir: Hanefîler'e göre: Haram olan teganni, sağ olan muayyen bir kadını tavsif, içkiyi ve meyhaneleri meth, müslümanı hiciv gibi gayri meşru hususları anlatan şiirleri yanık sesle okumaktır… Şafiiler'e göre: İmam eş-Şâfi'î'nin şarkı okumayı kerih (çirkin) gördüğü nakledilmişse de, İmam el-Gazzâlî bu rivayeti batıla benzetmiş, söz konusu hükümle, sadece müziğin yasak olan kısmını kasdettiğini söylemiştir. Mâlikîler'e göre: İmam el-Gazzâlî'nin naklettiğine göre İmam eş-Şâfi'î, "Ben Hicaz ulemasından, şarkı söylemeyi kerih gören kimse bilmiyorum" demiştir. Özellikle nikâhı ilan etmek için kullanılan def, davul, kaval, zurna gibi müzik aletleri, lehviyyat (günaha kaçan eğlence) sınırına vardırmamak şartıyla kullanılabilir. Hanbelîler'e göre: Ud, keman, davul, zurna gibi şeyler haramdır. B:u aletlerden birinin bulunduğu bir düğüne davet edilen kimsenin, bu davete icabet etmesi mübah değildir. Konu hakkında daha detaylı bilgi edinmek isteyenler, İmam el-Gazzâlî'nin İhyâ'sı[2] ile es-Sühreverdî'nin Avârif'ine[3] bakabilirler……[1] Sahih-i Müslim Tercüme ve Şerhi, V, 33 vd. [2] İhyâu Ulûmi'd-Dîn, II, 266 vd. [3] Avârifu'l-Ma'ârif, 173 vd.; Krş. Dr. Dilaver Selvi çevirisi, 219 vd.” (Millî Gazete, 27 Kasım 2005)
Bu fakir, İmam-ı Gazâlî’nin (rahmetullahi teâlâ aleyh) kitaplarını tedkik ettim. İmam-ı Gazâlî’nin verdiği bilgiler Sn. Sifil’in sözlerine uymamaktadır. Mesela,
“Şafii Adabü’l-Kaza adli kitabında şöyle der: (Teganni
batıla benzeyen mekruh bir oyundur. Buna fazla devam eden ahmaktır ve şehadeti
merduttur.)” (İhya, c.2, s.677)
“İmam Şafiiye gelince: Aslında onun mezhebinde teganni haram
değildir. Zira İmam Şafii Adabü’l-Kaza Mine’l-Ümm adlı kitabında tasrih
etmiştir ve, teganniyi geçim sanatı yapan kimsenin şehadeti kabul değildir
demiştir. Zira her ne kadar açık bir haram değilse de, batıla benzeyen mekruh
bir oyundur. Onu meslek edinen mürüvvetsiz ve sefih kimsedir.” (İhya, c.2,
s.704)
Benzer bir ifade İmam-ı Gazâlî’nin başka bir eserinde de
mevcut:
“İmam Şafii Adabü’l-Kaza adli kitabında şöyle der: (Şarkı
söylemek batıla benzeyen mekruh bir eğlencedir. Onunla çok meşgul olan
sefihtir. Şahitliği kabul edilmez.)” (Mükaşefetü´l Kulub/İlahi Nizam, Uyanış
Yayınevi, s.656)
Aynı kitabın başka bir tercümesinde de şu ifade var:
“İmâm-i Şafii «Adâb-Ül Kaza» adlı eserinde «Şarkı söylemek
bâtıla yakın, mekruh bir eğlencedir. Onun ile çok meşgul olan, şahidliği kabul
edilmez bir sefihdir» buyurur.” (Kalplerin Keşfi, Bedir Yayınevi)
E. Sifil'in atıfta bulunduğu ve okuyucularına tavsiye ettiği
Avârifü’l-Mearif tercümesinde de böyle yazıyor:
“İmam Şafii’nin (rah) Kitabu’l-Kada’da şöyle dediği
nakledilmiştir: (Şarkı; batıla benzeyen mekruh bir eğlencedir. Kim teganniyi
çoğaltırsa, o, sefih bir insandır; şehadeti kabul edilmez.)” (Avârifü’l-Mearif,
tercüme eden: Dr. Dilaver Selvi, Semerkand Yayınevi, 2005; s.239)
Görüldüğü gibi İmam-ı Gazâlî, İmam-ı Şafi’î’den gelen
rivayeti batıla benzetmiş değildir! E. Sifil’in okuyucularına referans olarak
gösterdiği iki eserin (İhya ve Avârif) konuyla ilgili kısımlarını tamamen
okumadığı gerçeği açık bir şekilde ortaya çıkmaktadır.
Bu yazımı okuyanlar şöyle düşünebilir: Burada bahis konusu
olan İmam-ı Şafi’î’den gelen rivayet nihayet iki cümledir ve E. Sifil bunları
hızlı okuyup gözünden kaçırmış veya okuyup da unutmuş olabilir. Halbuki, İmam-ı Şafi’î’den
gelen rivayet İhya’da en az iki yerde tekrar ediliyor (c.2, s.677 ve s.704). Üstelik,
İmam-ı Gazâlî bu rivayet hakkında neredeyse iki sayfa açıklama yapıyor! (Bkz.
İhya, c.2, s.704’ün üstünden başlayıp, s.705’in ortasına kadar.) E. Sifil, İhya’daki
sema bahsini tamamen okumuş olsaydı, sayfa 704-705’de yazılanları mutlaka görürdü.
Üstelik aynı lafız tavsiye ettiği diğer kaynakta, yani Avârif’de de mevcuttur.
Bir misal daha verelim. E. Sifil Hoca diyor ki:
E. Sifil'in naklettiği bu bilgi de İmam-ı Gazâlî hazretlerinin yazısına
uymamaktadır. İhya’da Sema bahsinin hemen başında şu cümleyi görüyoruz:
“İmam Malik türkü ve şarkılardan nehyeder ve (Bir kimse bir
cariye satın aldıktan sonra, şarkıcı olduğunu anlarsa, onu iade etmeye hakkı
vardır.). İbrahim b. Sa’ddan başka bütün Medinelilerin görüşü de bu yoldadır.”
(c.2, s.678)
Netice olarak, Sn. Sifil'in müzik hakkındaki yazılarının ve naklettiği bilgilerin tamamen doğru olmadığını, bu yazıların yanıltıcı bazı bilgiler ihtiva ettiğini söylemek zorunda kalıyoruz.
Son olarak, bu yazının hedefinin, çok sayıda istifadeli ve kıymetli çalışmaları olan Ebubekir Sifil Hoca'yı hedef tahtasına oturtmak ve rencide etmek olmadığını vurgulamak isterim. Her ilim adamının bir ihtisas alanının olduğunu kabul ettiğimiz gibi, aynı ilim adamının ihtisası olmayan konularda yazdığı zaman bazı büyük hatalar yapabileceğini de kabul etmek durumundayız. Fıkıh meselelerinde de, -meselâ- hadislerle ilgili konularda uzmanlaşmış bir hocaya soru sormak yerine, ulemâ indinde asırlardır itibar görmüş, iyi bilinen fıkıh ve ilmihal kitaplarına müracaat etmek daha uygun bir yaklaşım olacaktır.
Murat Yazıcı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder