Kaynak: M.SALİH EKİNCİ HOCAEFENDİ İLE HALEF VE SELEF ULEMAMIZ ÜZERİNE–2 başlıklı sohbet.
Salih Ekinci'den iktibas burada bitti.
Eğer sohbet sırasında bir yanlış anlama yüzünden isimleri karıştırmadıysa, M. Salih Ekinci'nin bu konu hakkında oldukça bilgisiz olduğu neticesi ortaya çıkıyor: Abduh ve R. Rıza'nın mason olduklarını söylemiş. Tarihçilere ve konunun uzmanlarına göre, Efgani ve Abduh masondur; ancak Reşid Rıza'nın mason olduğuna dair bir bilgi mevcut değildir. Hatta R. Rıza, üstadlarının mason olduğunu itiraf etmiştir. Reşid Rıza'nın kullandığı başlık şudur:
Şimdi, Reşid Rıza hakkında Ezher'de doktora yapmış olan Dr. Hasib es-Samarrai'nin tezinden birkaç satır okuyalım:
"Ulemanın tefsirdeki tavır ve tutumuna ters düşen Menar tefsiri de, rey ile tefsir olup [rey ve akla dayalı tefsiri, nakil ve esere dayalı tefsire tercih ettiği için] merduddur... Reşid Rıza bu tefsirine ne dercetti ise, ilhamını üstadı Abduh'tan almıştır... Abduh indi yorum ve tefsir yapmakta ve melekleri tabiat kuvveti, şeytanı yeryüzüne yayılmış şer kuvvetler, cinleri ise zararlı mikroplardır diye ifade eder. Reşid Rıza da üstadının bu görüşünü naklettikten sonra, bu görüşü benimsemeyi reddeden bir dini nass'ın olmadığını kaydeder (Menar Tefsiri: I/268). Bu te'vil tarzı ve aklı zorlıyarak satırların altından manalar aramalar ve ille de her şeyi müsbet ilim denilen deneylere bağlayıp, maddeci zihniyetle izah, müsteşrik tabiatıdır. Ona danışırlarsa, gayri müslimleri yani maddecileri bu te'villerle İslama ısındıracağını iddia eder! ... (Menar Tefsiri, I/274) Bu metod ve tavır maddeci Batı'nın, Reşid Rıza ve ıslahatçı ekolüne aşılayıp kabul ettirdikleri duyumsal metoddur ki, vahyi bir yana itmekten ibarettir. ..." (Dr. Hasib es-Samarrai, Mezhepsizler, Türkçesi: Ali Nar ve Sami Özbay, Bilge Yayınları, İstanbul, 1981, s.63-64)
Salih Ekinci'den iktibas burada bitti.
"Üstazımız ve İmamımızın Masonluğa Girişi" (el-Üstaz'ül-İmam, R. Rıza ve Menar Dergisi II./401. sayı. Bkz. Hasib es–Samarrai'nin doktora tezi)
Salih Ekinci diyor ki: "Ama o zamanlar masonluğun neden ibaret olduğu, gayesinin neden ibaret olduğu bilinmiyor. Kendileri de bilmiyordu."
Halbuki, konunun uzmanlarından Dr. Muhammed Reşad şöyle yazıyor:
"Efganî'nin devrinde Masonluk pek a'lâ biliniyordu. O devirde Masonluğun reddi hakkında kaleme alınmış risâleler, devlet ricâlinin ve ulemânın beyânları buna delildir. Bu hususdaki sayısız vesika ortada iken bu iddianın nasıl ortaya atılabildiğine hayret etmek lazım. Binaenaleyh, Efganî'nin bilmeden Mason olması bahis mevzuu olamaz." (Cemâleddin Efganî'nin Gerçek Yüzü, Bedir Yayınevi, İstanbul, 1997; s. 20)
Yine Salih Ekinci diyor ki: "Ama masonluğun neden ibaret olduğunu gördüklerinde, hemen ayrılmışlardır. Evet, bu cemiyete katılmışlar, ama mason değillerdir."
Doğrusunu yine Dr. Muhammed Reşad'dan nakledelim:
"Efganî bir locaya değil, pek çok localara mensubdur. Bir locadan kovulduğu veya istifa ettiğine dair rivayet, bu itibarla onu tezkiye etmeğe kâfi değildir. Hatta, Efganî'nin istifa ettiğine dair Abduh ve Reşid Rıza'nın beyanları, bilâhere Reislik yapdığı "Grand Orient" locasına ait vesâik nazara alınınca aleyhinde delil hükmüne geçer." (a.g.e. s. 21)
Aynı hususa, "Türkiyeli Masonlar Efganî "Kardeş"e Sahip Çıktı" başlıklı makalesinde Yusuf Hanif de temas etmektedir (bkz. Ehl-i Sünneti Müdafaa ve Bid'atleri Tenkid, Bedir Yayınevi, s.459-460.) İlgili sayfayı burada tekrar verelim (bkz. 3 numaralı dipnot):
Salih Ekinci diyor ki: "Ama o zamanlar masonluğun neden ibaret olduğu, gayesinin neden ibaret olduğu bilinmiyor. Kendileri de bilmiyordu."
Halbuki, konunun uzmanlarından Dr. Muhammed Reşad şöyle yazıyor:
"Efganî'nin devrinde Masonluk pek a'lâ biliniyordu. O devirde Masonluğun reddi hakkında kaleme alınmış risâleler, devlet ricâlinin ve ulemânın beyânları buna delildir. Bu hususdaki sayısız vesika ortada iken bu iddianın nasıl ortaya atılabildiğine hayret etmek lazım. Binaenaleyh, Efganî'nin bilmeden Mason olması bahis mevzuu olamaz." (Cemâleddin Efganî'nin Gerçek Yüzü, Bedir Yayınevi, İstanbul, 1997; s. 20)
Yine Salih Ekinci diyor ki: "Ama masonluğun neden ibaret olduğunu gördüklerinde, hemen ayrılmışlardır. Evet, bu cemiyete katılmışlar, ama mason değillerdir."
Doğrusunu yine Dr. Muhammed Reşad'dan nakledelim:
"Efganî bir locaya değil, pek çok localara mensubdur. Bir locadan kovulduğu veya istifa ettiğine dair rivayet, bu itibarla onu tezkiye etmeğe kâfi değildir. Hatta, Efganî'nin istifa ettiğine dair Abduh ve Reşid Rıza'nın beyanları, bilâhere Reislik yapdığı "Grand Orient" locasına ait vesâik nazara alınınca aleyhinde delil hükmüne geçer." (a.g.e. s. 21)
Aynı hususa, "Türkiyeli Masonlar Efganî "Kardeş"e Sahip Çıktı" başlıklı makalesinde Yusuf Hanif de temas etmektedir (bkz. Ehl-i Sünneti Müdafaa ve Bid'atleri Tenkid, Bedir Yayınevi, s.459-460.) İlgili sayfayı burada tekrar verelim (bkz. 3 numaralı dipnot):
Şimdi, Reşid Rıza hakkında Ezher'de doktora yapmış olan Dr. Hasib es-Samarrai'nin tezinden birkaç satır okuyalım:
"Ulemanın tefsirdeki tavır ve tutumuna ters düşen Menar tefsiri de, rey ile tefsir olup [rey ve akla dayalı tefsiri, nakil ve esere dayalı tefsire tercih ettiği için] merduddur... Reşid Rıza bu tefsirine ne dercetti ise, ilhamını üstadı Abduh'tan almıştır... Abduh indi yorum ve tefsir yapmakta ve melekleri tabiat kuvveti, şeytanı yeryüzüne yayılmış şer kuvvetler, cinleri ise zararlı mikroplardır diye ifade eder. Reşid Rıza da üstadının bu görüşünü naklettikten sonra, bu görüşü benimsemeyi reddeden bir dini nass'ın olmadığını kaydeder (Menar Tefsiri: I/268). Bu te'vil tarzı ve aklı zorlıyarak satırların altından manalar aramalar ve ille de her şeyi müsbet ilim denilen deneylere bağlayıp, maddeci zihniyetle izah, müsteşrik tabiatıdır. Ona danışırlarsa, gayri müslimleri yani maddecileri bu te'villerle İslama ısındıracağını iddia eder! ... (Menar Tefsiri, I/274) Bu metod ve tavır maddeci Batı'nın, Reşid Rıza ve ıslahatçı ekolüne aşılayıp kabul ettirdikleri duyumsal metoddur ki, vahyi bir yana itmekten ibarettir. ..." (Dr. Hasib es-Samarrai, Mezhepsizler, Türkçesi: Ali Nar ve Sami Özbay, Bilge Yayınları, İstanbul, 1981, s.63-64)
Guraba Dergisi'ndeki bir makalede deniyor ki:
"İçlerindeki âyet ve hadîsler ile hakîkî âlimlere âid sözler çıkarılırsa, günümüzdeki piyasa yapan her türlü inhirâfların, onları yumurtlayan zındıklıkların ve pisliklerinin kaynağının, galerisinin Menâr Tefsîri ile Menâr mecmûaları olduğu görülecektir. İslâm’da bilinen manasıyla Cin ve Şeytanların olup olmadığı, Îsâ aleyhisselâm’ın nüzûlünün olup olmayacağı, İslâm’ın ve Kur’ân’ın geçmiş Şerîatları ve Tevrât ile İncîl’i nesh edip etmediği, Sünnet’in Şer’î bir hüccet olmadığı (Mason biraderlerin idâresinde çıkan Menar Mecmuâsındaki Doktor Sıdkı kâfirinin makalesi), İslâm Mezheblerinin bir yana fırlatıldığı, Müctehid imâmların birer köylü Mehmed ağa derekesine düşürüldüğü ve daha niceleri…" (bkz. 9. sayı, "Karaman Batıllarında Neden Hala Israr Ediyor")
"İçlerindeki âyet ve hadîsler ile hakîkî âlimlere âid sözler çıkarılırsa, günümüzdeki piyasa yapan her türlü inhirâfların, onları yumurtlayan zındıklıkların ve pisliklerinin kaynağının, galerisinin Menâr Tefsîri ile Menâr mecmûaları olduğu görülecektir. İslâm’da bilinen manasıyla Cin ve Şeytanların olup olmadığı, Îsâ aleyhisselâm’ın nüzûlünün olup olmayacağı, İslâm’ın ve Kur’ân’ın geçmiş Şerîatları ve Tevrât ile İncîl’i nesh edip etmediği, Sünnet’in Şer’î bir hüccet olmadığı (Mason biraderlerin idâresinde çıkan Menar Mecmuâsındaki Doktor Sıdkı kâfirinin makalesi), İslâm Mezheblerinin bir yana fırlatıldığı, Müctehid imâmların birer köylü Mehmed ağa derekesine düşürüldüğü ve daha niceleri…" (bkz. 9. sayı, "Karaman Batıllarında Neden Hala Israr Ediyor")
İşte Salih Ekinci bu tefsir hakkında "güzel tefsirlerden biridir" diyor!
Bahis konusu Reşid Rıza'nın nasıl birisi olduğunun biraz daha anlaşılması için, bir bilgi daha nakledelim. Prof. Dr. Mehmet Ali Büyükkara diyor ki:
"[Bir Suudi Devlet kurumu olan] İdare'nin sorumluluğundaki diğer bir görev olan kitap basım işinin başlangıcı da 1920'li yıllara dayanmaktadır. Basımlarının büyük bölümünü, İbni Suud'un maddi desteğiyle Muhammed Reşid Rıza üstlenmiştir. Bu kitaplar Kahire'deki ona ait Menar Matbaası'nda basıldı. 1927'de İbn Abdülvehhab'ın Tevhid ve Keşfü'ş-Şubuhat gibi risaleleri bastırılarak dini ilimler tahsil eden öğrencilere parasız olarak dağıtıldı." (İhvan'dan Cüheyman'a Suudi Arabistan ve Vehhabîlik, Rağbet Yayınları, İstanbul, 2004; s. 144.)
Mehmed Şevket Eygi Bey şunları yazıyor:
"Reformcular Cemaleddin Afganî'yi de büyük bir İslam önderi ve rehberi olarak gösterirler ve Ehl-i Tevhid'in kurtuluş ve selametini bu zatın eteğine yapışmakta görürler. ...Bugün İslam aleminde görülen, Kitabullah'ın ve Resûl Sünnetinin ruhuna muhalif nice olumsuz iş ve davranışta Afganî'nin tuzu biberi vardır. Afganî'ci reformcular, onun talebesi ve halefi Muhammed Abduh'u da göklere çıkarttılar. Abduh da mason ve reformcudur. Onun talebesi Menarcı Reşid Rıza da bozuk fikirli ve yanlış görüşlü bir kimsedir. Afganî, Abduh ve Reşid Rıza üç bacaklı bir şer sacayağıdır. Bin dört yüz yıl boyunca İslam dünyasından nice Ehl-i Sünnet müctehidleri, büyük fakihler, velîler, kâmil mürşidler, âmil ve râsih âlimler, imamlar, rehberler çıkmıştır. Müslümanların bu nurlu kafileyi bırakıp da Afganî ve tilmizleri gibi birkaç sarıklı masonun peşine düşmesini isteyenlerde akıl mı yoktur, yoksa hüsnüniyet mi?" (İnkişaf Dergisi, No: 2)
Bahis konusu Reşid Rıza'nın nasıl birisi olduğunun biraz daha anlaşılması için, bir bilgi daha nakledelim. Prof. Dr. Mehmet Ali Büyükkara diyor ki:
"[Bir Suudi Devlet kurumu olan] İdare'nin sorumluluğundaki diğer bir görev olan kitap basım işinin başlangıcı da 1920'li yıllara dayanmaktadır. Basımlarının büyük bölümünü, İbni Suud'un maddi desteğiyle Muhammed Reşid Rıza üstlenmiştir. Bu kitaplar Kahire'deki ona ait Menar Matbaası'nda basıldı. 1927'de İbn Abdülvehhab'ın Tevhid ve Keşfü'ş-Şubuhat gibi risaleleri bastırılarak dini ilimler tahsil eden öğrencilere parasız olarak dağıtıldı." (İhvan'dan Cüheyman'a Suudi Arabistan ve Vehhabîlik, Rağbet Yayınları, İstanbul, 2004; s. 144.)
Bu şahıs hakkında "İslâm'a büyük hizmet vermiş büyük muhakkik âlim" demek gerçekten büyük sorumsuzlukdur.
Sonra Salih Ekinci diyor ki: "Fakat İslami uyanışta bu insanların büyük rolleri vardır. Hatalarının önü kapatılmıştır. Gayretlerinin eseri ise şimdi hâlâ devam ediyor. Şimdi hâlâ devam ediyor, kıyamete kadar devam edecektir."
Sonra Salih Ekinci diyor ki: "Fakat İslami uyanışta bu insanların büyük rolleri vardır. Hatalarının önü kapatılmıştır. Gayretlerinin eseri ise şimdi hâlâ devam ediyor. Şimdi hâlâ devam ediyor, kıyamete kadar devam edecektir."
Ekinci'nin "hatalarının önü kapatılmıştır" şeklindeki sözünün de yanlış olduğunu ispat eden çok sayıda hakikat karşımızda durmaktadır. Efganî, Abduh ve Reşid Rıza üçlüsünün zararlı tesirlerinin bugün dahi artarak devam ettiği iyi bilinen bir husustur. Bu husus hakkında detaylı bilgi sahibi olmak isteyenlerin, Dr. Muhammed Reşad'ın "Cemâleddin Efganî'nin Gerçek Yüzü" isimli kitabdaki makalesini okumalarını önemle tavsiye ediyorum. Misal olarak birkaç pasaj aktaralım:
"İsâ aleyhisselâmın hayatdâr olarak göğe çekilmesi mucizesiyle alâkadar olmak üzere M. Abduh-Reşid Rıza taifesinin inkârına Seyyid Kutub'un da tarafdar çıkması pek hazindir." (s. 14, dipnot: 3)
"[Efganî'nin etkisi altında kalanlara misâl olarak,] Türkiyeli muharrirler arasında başta Hayreddin Karaman olmak üzere Yaşar Nuri Öztürk, ilahiyyatlı güruhundan çokları, Mustafa İslamoğlu, Yaşar Kaplan gibi zevât sayılabilir." (s. 15)
"Hâl-i hazırda, mezhebsiz kimselerin te'lif ve tercemelerinin Müslümanların efkâr-ı umûmiyyesini neredeyse işgal etdigi, pek hâzin bir vakıâdır ve mutlak sûretde Ehl-i sünnet mensublarının bu sapık cereyâna karşı gayrete gelmesi lâzımdır." (s.16)
"[Efganî'nin etkisi altında kalanlara misâl olarak,] Türkiyeli muharrirler arasında başta Hayreddin Karaman olmak üzere Yaşar Nuri Öztürk, ilahiyyatlı güruhundan çokları, Mustafa İslamoğlu, Yaşar Kaplan gibi zevât sayılabilir." (s. 15)
"Hâl-i hazırda, mezhebsiz kimselerin te'lif ve tercemelerinin Müslümanların efkâr-ı umûmiyyesini neredeyse işgal etdigi, pek hâzin bir vakıâdır ve mutlak sûretde Ehl-i sünnet mensublarının bu sapık cereyâna karşı gayrete gelmesi lâzımdır." (s.16)
"Reformcular Cemaleddin Afganî'yi de büyük bir İslam önderi ve rehberi olarak gösterirler ve Ehl-i Tevhid'in kurtuluş ve selametini bu zatın eteğine yapışmakta görürler. ...Bugün İslam aleminde görülen, Kitabullah'ın ve Resûl Sünnetinin ruhuna muhalif nice olumsuz iş ve davranışta Afganî'nin tuzu biberi vardır. Afganî'ci reformcular, onun talebesi ve halefi Muhammed Abduh'u da göklere çıkarttılar. Abduh da mason ve reformcudur. Onun talebesi Menarcı Reşid Rıza da bozuk fikirli ve yanlış görüşlü bir kimsedir. Afganî, Abduh ve Reşid Rıza üç bacaklı bir şer sacayağıdır. Bin dört yüz yıl boyunca İslam dünyasından nice Ehl-i Sünnet müctehidleri, büyük fakihler, velîler, kâmil mürşidler, âmil ve râsih âlimler, imamlar, rehberler çıkmıştır. Müslümanların bu nurlu kafileyi bırakıp da Afganî ve tilmizleri gibi birkaç sarıklı masonun peşine düşmesini isteyenlerde akıl mı yoktur, yoksa hüsnüniyet mi?" (İnkişaf Dergisi, No: 2)
Not: Bu makaleye ilaveler yapmaya niyetliyim.
Murat Yazıcı