Seyyid Dâvud bin Süleyman rahime-hullahü teâlâ (vefatı h. 1299/m. 1881) ilk olarak 1305 hicrî yılında Bombay'da basılan kitabında diyor ki:
Hazret-i Âişe (radıyallahü anhâ), yalnız kabirdeki kâfirlerin işitmeyeceklerini söylemişdir. Çünkü, onun bildirmiş olduğu hadîs-i şerîfde, (Bir kimse mü’min kardeşinin kabrini ziyâret eder ve kabir yanında oturursa ve selâm verirse, meyyit onu tanır ve selâmına cevap verir) buyuruldu. Onu tanıması ve selâm vermesi, meyyitin onu gördüğünü ve selâmını duyduğunu göstermekdedir. Âişe (radıyallahü anhâ) kâfirlerin işitmediğini haber verdi ise de, onların bildiklerini de haber vermekdedir. Kendisinin bildirdiği bir hadîs-i şerîfde, (Benim doğru söylemiş olduğumu, onlar şimdi bilirler) buyurulmakdadır. ... Çünkü ölmek, bazı câhillerin dedikleri gibi, yok olmak olsa idi, onun bütün duygularının yok olması lâzım gelirdi. Hazret-i Âişenin bildirdiği, Buhârî'de yazılı olan hadîs-i şerîfde, meyyitin bildiği haber verildiği için, duygularının gitmediği anlaşılmakdadır. Diğer Sahâbîlerin haber verdikleri hadîs-i şerîflerde ölülerin işitdikleri bildirilmişdir. Hazret-i Âişenin, bu (işitmek) kelimesinin, kabûl etmek, îmân etmek demek olduğunu zan etmesi, âlimlerin söz birliğine uymamakdadır. Eshâb-ı kirâmın sözleri ile onun sözünü ve onun haberindeki sözlerini birleşdiren en doğru söz yine onun haber verdiği ziyâret hadîs-i şerîfidir. (...) Meyyitin işitmeyeceğini söyleyen birkaç âlim ve meselâ Âişe (radıyallahü anhâ), kabirdeki kâfirlerin işitmeyeceklerini söylemişlerdir. Fakat, Resûlullahın (sallallahü aleyhi ve sellem) ve ümmeti içinde şehîd olanların, Velî olanların, kabirlerinde işiteceklerine inanmayan hiçbir âlim yokdur. Hazret-i Âişe de, başkaları da, buna inanmışlardır. Zamanımızda türemekde olan mezhebsizlerin ve bunlara aldanan bazı câhillerin, meyyit işitmez demelerinin, hatta Resûlullahı da buna katmalarının kötülüğü, çirkinliği, buradan anlaşılmakdadır. (Dâvud bin Süleyman, Minhat-ül-Vehbiyye fi Redd-il-Vehhabiyye)
Nitekim, Sahih-i Buhari Muhtasarı Tecrid-i Sarih Tercümesi ve Şerhi'nde, özetle şu bilgileri görüyoruz:
Abdullah ibni Ömer'e (radıyallahu anh) ve tâbiîn imamlarından Katâde'ye göre çukurdaki kafirler hakikaten işitmişlerdir. Hazret-i Âişe ise ilim ile te'vil etmiştir ve "sözlerimi sizden iyi işitirler" sözünü "sözlerimin hak olduğunu şimdi pek iyi anlarlar" diye tefsir etmiştir. Fakat bilmek kabiliyetini kabul etmek, işitmek hassasiyetini kabule mani olmadığı mütâleasiyle, İmam-ı Beyhakî ve emsâli alimler Abdullah ibni Ömer'in sözünü tercih etmişlerdir. (bkz. Sahih-i Buhari Muhtasarı Tecrid-i Sarih Tercümesi ve Şerhi, 6. Baskı, DİB Yayınları, Ankara, 1983, 10. cilt, s. 153-154'deki dipnot.)
İbni Kesir de tefsirinde benzer bilgiler veriyor ve şöyle diyor:
Alimler katında sahîh olan ise İbn Ömer'in rivayetidir. Zîrâ onun sahîh olduğuna birçok yönlerden şâhidler vardır. Bu cümleden olarak İbn Abdülberr'in İbn Abbâs'tan merfû' olarak rivayet ettiği ve sahihtir dediği bir hadîste şöyle buyrulur: Bir kimse dünyada iken tanımakta olduğu bir müslüman kardeşinin kabrine uğrar da ona selâm verirse Allahü Teâlâ onun ruhunu kendisine iade eder de selâm verenin selâmına karşılık verir. (bkz. İbni Kesir, Rum 52-53. ayetlerin tefsiri)
Kadı Iyaz, hadislerde beyan edilen işitmenin umumi olduğunu [Bedir'de öldürülenlere has olmadığını] söylemiştir. İmam-ı Nevevi de, "Kabirlere selam vermeyi bildiren hadisler bunu iktiza etmektedir. Zahir ve muhtar olan kavil de budur" demektedir (Sahih-i Müslim Tercüme ve Şerhi, Sönmez Yayınevi, İst. 1980, c.11, Bab:17, s. 292).
Tashih'ül Mesail kitabında şu bilgiler mevcut:
"Muhammed bin İshak'ın Megazi'sinde sağlam senedlerle ve İmam-ı Ahmed bin Hanbel hasen isnadla Hazret-i Âişe'nin (radıyallahü anhâ) Hazret-i Ömer'e (radıyallahü anh) buyrulan hadis-i şerif hakkındaki sözlerinden sonra diyor ki, Hazret-i Âişe (radıyallahü anhâ) bu büyük sahabinin bildirdiği bu hadis-i şerifi sağlam olarak duyduktan sonra, eski kabul etmemezliğinden rücu' etti. Yani kabul etti. Çünkü hadise olduğu zaman kendisi orada yoktu. Sahih-i Buhari'nin şerhlerinde de bu sözlerin benzerleri bildirilmektedir." (Mevlânâ Muhammed Fadlurresul, Tashih'ül Mesail, Berekât Yay., İst, 1976, s. 126.)
İlaveten, Muhammed bin Alevi el-Maliki'nin kitabında şu ibareyi görüyoruz:
[İbni Teymiyye diyor ki:] Ölülerin görebilmesi ile alâkalı Hz. Âişe'den (radıyallahü anhâ) ve diğer sahabelerden birçok rivayet gelmektedir. (Mecmuu'l-Fetava 24/362). (Muhammed bin Alevi el-Maliki, Mefahim, Ege Basım, İst. 2007, s. 270. )
Aşağıda, Hz. Âişe'den gelen bazı rivayetler ve bunların yazılı olduğu, kolayca bulunabilecek bazı kaynaklar verilmiştir:
Ebû Bekr Abdüllah bin Ebiddünyâ, Kitap-ül-kubûr kitabında diyor ki: Hz. Âişe'nin haber verdiği hadis-i şerifte, (Bir kimse, din kardeşinin kabrini ziyârete gider ve mezarı başında oturursa onu tanır ve selâmına cevap verir) buyuruldu.
Kaynaklar:
(1) İmam-ı Süyuti, Kabir Alemi (Şerh-us-sudûr), Kahraman Yayınları, 1992, s. 333.
(2) İbni Kayyım-ı Cevziyye, Kitâb-ür-rûh, İz Yayıncılık, 3. Baskı, İst., 2007, s. 10 ve s. 19.
Müslim, Hz. Âişe'den haber veriyor: (Ya Resulullah, ölülere ne diyeyim dedim. Buyurdu ki, şöyle de: Ey Müslüman kabristanlılar size selam olsun. Allah bizden öncekileri de sonrakileri de affetsin. İnşaallah biz de size kavuşacağız.)
Kaynaklar:
(1) İmam-ı Süyuti, Kabir Alemi (Şerh-us-sudûr), Kahraman Yayınları, 1992, s. 365.
(2) İbni Kayyım-ı Cevziyye, Kitâb-ür-rûh, İz Yayıncılık, 3. Baskı, İst., 2007, s. 174.
Deylemînin Âişe vâlidemizden bildirdiği hadis-i şerifde (İnsan, evinde iken nelerden incinirse, kabrinde de onlardan incinir) buyuruldu. İmâm-ı Kurtubî Tezkire kitabında diyor ki, dünyada olanların yaptıkları şeyleri Allahü teâlâ bir melek ile yâhut alâmet ile, işaretle veya başka bir yoldan, ölülere bildirir.
Kaynak: İmam-ı Süyuti, Kabir Alemi (Şerh-us-sudûr), Kahraman Yayınları, 1992; s. 495.
Yeryüzünde bulunan İslâm türbelerinin birincisi Resûlullahın (sallallahü aleyhi ve sellem) medfûn olduğu hucre-i mu’attaradır. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) efendimiz, çok sevdiği zevcesi Âişe (radıyallahü anhâ) vâlidemizin odasında, hicretin onbirinci senesi, Rebî’ul-evvel ayının onikinci pazartesi günü öğleden önce vefât etdi. Çarşamba gecesi, bu odaya defn edildiler. Hazret-i Ebû Bekrle hazret-i Ömer (radıyallahü teâlâ anhümâ) de, bu türbe içinde defn edildiler. İmam-ı Süyuti diyor ki:
İmâm-ı Ahmed ve Hâkim, Hz. Âişe'den haber veriyorlar ki: (Odama girer, elbisemi çıkarırdım. Çünkü, kabirlerde babam ve zevcim vardı. Hz. Ömer de defnedildikten sonra, odama girince, elbiselerimi çıkarmaz oldum. Çünkü, o yabancı idi. Ondan hayâ ederdim).
Kaynaklar:
(1) İmam-ı Süyuti, Kabir Alemi (Şerh-us-sudûr), Kahraman Yayınları, 1992; s. 334.
(2) Muhammed bin Alevi el-Maliki, Mefahim, Ege Basım, İst. 2007, s. 149. (Buradaki dipnotta diyor ki: Mecmau'z-Zevaid (7/26) Ahmed bin Hanbel'den rivayet edildiğini, Hafız Heysemî'nin ravilerinin güvenilir olduğunu söylediğini aktarır. Aynı zamanda Hakim Müstedrek'te (4/47) rivayet etmiş ve Buhari ve Müslim'in şartlarına göre sahihtir demiştir. Zehebi ona herhangi bir itirazda bulunmamıştır.)
Âişe (radıyallahü anhâ), Resûlullahın (sallallahü aleyhi ve sellem) mescidinde, kabrinin etrafındaki evlerin birinde çivi ve başka şeylerin çakılmasından mütevellid bir gürültü duyunca; “Resûlullahı (sallallahü aleyhi ve sellem) rahatsız etmeyin” diye haber gönderirdi.
Kaynaklar:
(1) İmâm-ı Sübkî, Şifâüs-sikâm fî ziyâreti hayr-il-enâm.
(2) İmam-ı Kastalânî, Mevahibu Ledunniye, Hisar Yayınevi, İst., c.2, s. 477.
Kaynaklar:
(1) Mevlânâ Muhammed Fadlurresul, Tashih'ül Mesail, Berekât Yay., İst, 1976, s. 124-125.
(2) Sünen-i Tirmizi Tercümesi, c. 1, s. 276, Hadis no: 1055, Konya Kitapçılık, Konya, 2004.
İbni Ebi Şeybe ve Ebu Davud'un rivayet ettiklerine göre Hz. Âişe buyurdu ki: Habeş pâdişâhı Necâşî îmana geldi. Kabri üzerinde her zaman nûr parladığını çok kimseden işittim.
Kaynaklar:
(1) İmam-ı Süyuti, Kabir Alemi (Şerh-us-sudûr), Kahraman Yayınları, 1992; s. 262.
(2) Muhammed bin Alevi el-Maliki, Mefahim, Ege Basım, İst. 2007; s. 291. (Burada diyor ki: Bu rivayet, Muhammed bin Abdülvehhab'ın Ahkamu Temenni'l-Mevt kitabının "fıkıh cildi" 2. kısmında da yazılıdır!)
Hazırlayan: Murat Yazıcı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder