Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci diyor ki:
Yayınevi sahtekârlıklarına bir misal: Aliyyül-Kârî’nin Şifa Şerhi’nin bir Osmanlı, bir de şimdilerde Beyrut’ta basılan iki nüshasına bakın. Yeni baskıda tahrifler var. Bazı yerler değiştirilmiş; bazı yerler tamamen çıkarılmış.
1299 Muharrem Ef. Mtb s.601: Ebu Talib’in müslüman olduğu sahih değildir. Tilemsani, annesinin müslüman oluşunu sahih bir isnad ile rivayet ediyor. Ebeveyninin ikisinin birden müslüman oluşunu da rivayet ediyor. Ancak kabul olunmaz. Nitekim Süyutî’nin 3 risalesine reddiye yazdım.
Burası 2001’de Beyrut Darülkütübililmiyye nüshasında, 605.sayfada şöyle tahrif edilmiş:
“Ebu Talib’in müslüman olduğu sahih değildir. Anne ve babasının imanı hakkındaki kavillerden müslüman olduklarının daha sahih olduğu, ümmetin büyüklerinin ittifakıyla sabittir.”
1299 nüshasının 648-649.sayfada: “Resulullah ebeveynini diriltti ve ona iman ettiler. Bunu Taberani ve başkaları Aişe radiyallahü anhadan rivayet etmişlerdir. Ancak hafızlar bunun zayıf rivayet olduğunda müttefiktir. Nitekim Süyuti de bunu tasrih etmiştir. Ebu Dıhye, bunun kitap ve sünnete muhalif olması sebebiyle mevzu olduğunu söylemiştir. Ben de bunu göstermek için, Süyutî’nin üç risalesine, müstakil bir risale yazarak itiraz ettim ve meseleyi beyan ettim.”
2001 nüshasının 652.sayfasında: “diriltti”den sonrası çıkarılmıştır.
Böylece Aliyyü’l-Kârî’nin Resulullah’ın anne ve babasının küfr üzere öldüğü fikrinden vazgeçmediği anlaşılıyor. Beyrut baskısı, onu bu dönmüş gibi göstermek gayretkeşliğine / sahtekârlığına düşmüş.
Yukarıdaki bilgiler Ekrem Buğra Ekinci'den alınmıştır. Aşağıda değişik kaynaklardan bilgiler aktarılmıştır.
Mahmud el-Alusî diyor ki (yaklaşık tercüme): "Bu ayet-i kerime O'nun anne-babasının [tevhid] itikadını ispat olarak gösterilmiştir ve korkarım ki onlar hakkında [kötü] konuşan kişi küfre girer, el-Kari ve benzerlerinin aksi yönde söylediklerine rağmen." (Bahis konusu ayet-i kerime: Şuara 219. Kaynak: Rûḥu’l-meʿânî fî tefsîri’l-Ḳurʾâni’l-ʿaẓîm ve’s-sebʿi’l-mes̱ânî)
Seyyid Abdülkadir et-Taberî bu konuda Ali el-Kari'ye sert bir reddiye yazmış. Orada rüyasında el-Kari'yi merdivenlerden aşağı attığını gördüğünü, ertesi sabah el-Kari'nin kötü bir düşüşten dolayı rahatsızlandığı haber aldığını ve el-Kari'nin kısa bir sürede vefat ettiğini yazmış. (Kaynak: el-Berzencî, Sedâdu’d-dîn fî İsbâti’n-necât fi’d-derecât lil-vâlideyn, s. 117.)
Yukarıdaki iki pasajı aldığım Dr. G. F. Haddad diyor ki: "el-Kâri Şifa Şerhinden sonra yazdığı el-Esrar'da hayatının sonuna kadar muhafaza ettiği bu tavrını daha da sertleştirmiştir." (Kaynak: Mullā ˒Alī b. Sulṭān al-Qārī and his Works: A Descriptive Bibliography)
Saçaklızâde (ö. 1144/1732) risalesinin sonunda Ali el-Kârî hakkında şöyle demiştir: "Her halde soğuk başına vurdu da aklı karıştı." (Saçaklızâde el-Marâşî, es-Sürûr ve’l-ferah, Süleymaniye Ktp., Kasidecizade, nr. 726/2, vr. 47b.)
el-Muhibbî, el-Berzencî‟nin Sedâdu’d-dîn fî İsbâti’n-necât fi’d-derecât lil-vâlideyn adlı eserinden nakilde bulunarak el-Berzencî‟nin: “Ebeveyn-i Resûl‟ü kötüleme hakkında Şerhu’l-Fıkhı’l-ekber'deki Ali el-Kârî'nin tavrı haddi aşmıştır. O, bununla da yetinmemiş ve onların küfür üzere öldüğüne dair müstakil bir risâle yazmış; üstelik Şifâ şerhinde de bununla iftihar ederek: "Şüphesiz ben bu hususta Ebeveyn-i Resûl'ün küfrüne dâir bir risâle telif ettim." diyebilmiştir.” dediğini nakletmiştir. (el-Muhibbî, Hülâsatü’l-eser, III, 186.)
Zâhid el-Kevserî (ö.1371/1952) de el-Fıkhu’l-ekber‟in birkaç farklı nüshasının bulunduğunu, belirttikten sonra: “Ali el-Kârî şerhini bu hatalı nüshaya dayandırmış ve Allah kendisini affetsin edep sınırını aşmıştır.” demiştir. (Zâhid Kevserî, el-Âlim ve’l-müteallim, “Mukaddime” (nşr. Mustafa Öz), İst., 1996, s. 10.)
Yukarıdaki son üç pasaj Mustafa Akçay'ın makalesinden iktibas edilmiştir (Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 19 / 2009, s. 1-27)
İlave (18/08/2024): Kâdızâde Ahmed Efendi rahimehullah (Feraid-ül fevâid fî
beyân-il Akâid/Büyük Amentü Şerhi) [Köşeli parantez içindeki açıklama mütercim
merhum A. Faruk Meyan'a aittir]:
Türpüştî
Risalesi tercümesinde merhum Süleyman Kuku başka kitaplardan tercüme ederek şu
dipnotu eklemiş: