Birgivî Vasiyetnâmesi Kâdızade Şerhi:
Ehl-i Sünnet Müdafaası
Makaleler ve Vesikalar
Bu sayfayı hazırlamaktaki maksadım "Ehl-i sünnetin müdafaası" için bir bilgi ve belge bankası meydana getirmektir. Faydalı olacağı ümidi ile başladım. Allahü teâlâ hâlis niyet, hayırlı netice ve muvaffakıyet nasib etsin. Bu sayfayı ziyaret eden kardeşlerimden hayır dualarını istirham ederim. (Daha fazla bilgi için sayfanın altına bakınız.)
Etiketler
- Çalgı ve Müzik (7)
- Ehli Sünnet İtikadı (18)
- Elfaz-ı Küfr (1)
- Fıkıh (5)
- İbni Teymiyye ve Takipçileri (31)
- Masonluk (15)
- Reformcular (67)
- Siyonizm (3)
- Şia Taifesine Cevaplar (6)
- Vehhabilere Cevaplar (56)
Tüm Yazılar
Blog in English:
7 Kasım 2023 Salı
7 Ekim 2023 Cumartesi
6 Ocak 2023 Cuma
Akif'in Bozuk Sözü
Mehmed Akif Ersoy Sanatkâr isimli şiirinde Muhyiddin
Targan'ın udunun sesini, ilahi nidâya [Nidâ-yı Hakk'a] benzetmektedir. Bu söz
küfre sebep olur.
16 Ağustos 2022 Salı
Bayraktar Bayraklı'nın Müslümanlara Düşmanlığı
Bu şahsın küfre sebep olan bir sözünü daha evvel ele almıştık:
http://muratyazici.blogspot.com/2013/03/bayraktar-bayraklnn-cennet-ve-cehennem.html
Bir tanıdığımız, Bayraklı'nın "tefsir" adını verdiği yazılarından bir kısmına dikkatimizi çekti:
Bu reformcu şahıs, burada yazdıklarıyla bin yılı aşkın süredir gelmiş geçmiş yüz milyonlarca Müslümanı şirk ile suçlamaktadır. Müslümanlara karşı böyle şeyler yazan kimsenin kara bir cahil veya sinsi bir İslâm düşmanı ve zındık olduğu anlaşılır.
13 Temmuz 2022 Çarşamba
29 Mayıs 2022 Pazar
Yaşar Nuri Öztürk isminde bir soytarı
Arşivimi karıştırırken karşıma çıktı... Kendi ifadesiyle İslâmiyet konusunda ilim sahibi olmayan bir spor yazarı bile, bir çok ilahiyatçıdan daha sağduyulu tespitlerde bulunmuş (Tarih: 26 Ocak 1998).
5 Mayıs 2022 Perşembe
Mason Efgani
Mehmed Şevket Eygi Bey yıllar önce şöyle yazmıştı:
"Reformcular Cemaleddin Afganî'yi de büyük bir İslam önderi ve rehberi
olarak gösterirler ve Ehl-i Tevhid'in kurtuluş ve selametini bu zatın eteğine
yapışmakta görürler. Kimdir bu Afganî? Bir kere Afgan değildir, İran'ın
Ese-dâbad şehrine mensuptur. Bu zat Sünnî de değildir, Şiîdir. İki konuda,
tagiyye yaparak Müslümanları aldatmıştır. İranlı olduğu halde kendisini Afganlı
göstermiş, Şiî olduğu halde Sünnî postuna bürünmüştür. Resûlullah efendimiz
"Bizi aldatan bizden değildir" buyuruyor. Bu zatın bir başka özelliği
de, Farmason oluşudur. İstanbul'da yayınlanan "Mimar Sinan" adlı
Mason dergisinde Afganî hakkında uzun bir övgü makalesi yayınlanmış bulunuyor.
(Mimar Sinan dergisi, sayı: 127, Mart 2003) Afganî bir din âlimi, bir rehber,
bir mürşid değil aktivist bir İslamcıdır. Yalancı, karışık, bulaşık bir
kişidir." (İnkişaf Dergisi, No:2)
Bahsettiği Mimar Sinan Dergisi'nin kapağı ve makalenin ilk sayfası aşağıda görülebilir:
25 Nisan 2022 Pazartesi
Peygamber Efendimizin Vefatından Sonra Şefaat Etmesi
Hadis âlimi Muinüddin Muhammed Emin Hirevî'nin Mearicu'n-Nubuvve isimli meşhur eserinden (Berekat Yayınevi, 4. Baskı, İstanbul, 1978; s.768-769 ):
21 Mart 2022 Pazartesi
Eski bir Boşnakça İlmihalden
-Od kad si Turćin? (Ne zamandan beri Türksün?)
-Od kalu bela. (Kalu beladan beri.)6 Şubat 2021 Cumartesi
İbni Teymiyye'nin Fena-i Nâr Görüşü Hakkında Bazı Vesikalar
Cehennem ehlinin cennet ehlinden kat be kat fazla olduğu malumdur; şayet inanmayanlar için azap sonsuz olacaksa Allah’ın rahmetinin gazabını geçtiği nasıl söylenebilir? (İbn Kayyım, Şifâ’ü’l-‘Alîl, s. 432.)
İmam-ı Münavî rahimehullah, Feyzü'l-Kadir:
15 Ocak 2021 Cuma
Şifa Şerhinde Tahrifat (Ali el-Kari'nin Nihai Görüşü Konusu)
Yayınevi sahtekârlıklarına bir misal: Aliyyül-Kârî’nin Şifa Şerhi’nin bir Osmanlı, bir de şimdilerde Beyrut’ta basılan iki nüshasına bakın. Yeni baskıda tahrifler var. Bazı yerler değiştirilmiş; bazı yerler tamamen çıkarılmış.
1299 Muharrem Ef. Mtb s.601: Ebu Talib’in müslüman olduğu sahih değildir. Tilemsani, annesinin müslüman oluşunu sahih bir isnad ile rivayet ediyor. Ebeveyninin ikisinin birden müslüman oluşunu da rivayet ediyor. Ancak kabul olunmaz. Nitekim Süyutî’nin 3 risalesine reddiye yazdım.
Burası 2001’de Beyrut Darülkütübililmiyye nüshasında, 605.sayfada şöyle tahrif edilmiş:
Böylece Aliyyü’l-Kârî’nin Resulullah’ın anne ve babasının küfr üzere öldüğü fikrinden vazgeçmediği anlaşılıyor. Beyrut baskısı, onu bu dönmüş gibi göstermek gayretkeşliğine / sahtekârlığına düşmüş.
Mahmud el-Alusî diyor ki (yaklaşık tercüme): "Bu ayet-i kerime O'nun anne-babasının [tevhid] itikadını ispat olarak gösterilmiştir ve korkarım ki onlar hakkında [kötü] konuşan kişi küfre girer, el-Kari ve benzerlerinin aksi yönde söylediklerine rağmen." (Bahis konusu ayet-i kerime: Şuara 219. Kaynak: Rûḥu’l-meʿânî fî tefsîri’l-Ḳurʾâni’l-ʿaẓîm ve’s-sebʿi’l-mes̱ânî)
3 Ocak 2021 Pazar
Geçmiş Zaman Olur ki...
Posta kutumdaki bazı eski mesajlara bakarken Mehmed Şevket Eygi Bey ile seneler önce yaptığım bazı yazışmalarla karşılaştım. Bu yazışmaları bulmasaydım, belki 7-8 sene önce yazışmıştık derdim. Haziran ve Temmuz 2009'da yazışmışız! Konu, Dr. G.F. Haddad'ın el-Albani hakkındaki istifadeli yazısının Türkçeye tercüme edilmeseydi. Neticede tercüme tamamlandı ve Bedir Yayınevi tarafından broşür olarak basıldı. Posta kutumda bulduğum ve 3 Haziran 2009 tarihli ilk mesaj şudur:
Pek muhterem Murat beyefendiye,
Mesajı gönderen e-posta hesabının sahibi "Ubeydullah Küçük" olarak gözüküyordu. Bu bildiğim kadarıyla Şevket Eygi Ağabeyin çok eskiden beri kullandığı bir müstear isimdir. Bir süre sonra (tam olarak 27 Temmuz 2009) Şevket Eygi ağabeyin köşesinde bu blogdan bahseden bir makalesi çıktı. Benim için tamamen sürpriz olmuştu. Allahü teâlâ rahmet eylesin.
https://www.milligazete.com.tr/haber/1180699/guzel-okunan-ezanlar
Eğitimci ve araştırmacı Murat Yazıcı beyi, internetteki çok faydalı sitesi dolayısıyla tebrik ediyor ve bütün Ehl-i Sünnet ve Cemaat Müslümanları adına kendisine teşekkür ve minnetlerimi sunuyorum.Murat Yazıcı bey Sevad-ı Azam ve Cadde-i Kübra olan Ehl-i Sünnet Müslümanlığını müdafaa eden yazıları, yorumları sitesinde yayınlıyor. Ehl-i Sünnet‘e karşı olanların yanlışlarını gözler önüne seriyor. Hiç şüphe yok ki, bu gerçekten büyük bir hizmettir.
Vehhabîler hangi konularda yanılmıştır?.. Cemalüddin Afganî‘nin ve tilmizi Muhammed Abduh‘un, onun tilmizi Reşid Rıza‘nın iç yüzü... Reformcular... Modern müctehidlerin ipe sapa gelmez çürük içtihadları...
Muhterem okuyucularıma bu siteye girip, merak ettikleri konuları okumalarını tavsiye ediyorum.
(http://muratyazici.blogspot.com/)
26 Aralık 2020 Cumartesi
Mızraklı Hakikat
"Afgani, İstanbul'da bulunduğu sırada bazı yazar ve şairler üzerinde etkili oldu. Mehmet Emin Yurdakul, Yusuf Akçura, Ahmet Ağaoğlu, Said Nursi, Mehmet Akif Ersoy, Şemseddin Günaltay, Abdullah Cevdet bunlardan bazılarıdır." (s. 56)
7 Aralık 2020 Pazartesi
Kendine tefsir profesörü diyen yaratık
Düşünebiliyor musunuz, kendine tefsir profesörü diyen bu yaratık, Kuran-ı Kerim’den ayet okuyor ve “Bu Allah kelamı olamaz” diyor. Bu aşağılık sözü, bugüne kadar kâfirler bile söylemedi.
Adam, Müslümanların en kutsalı olan Kuran-ı Kerim’e inanmadığını üniversite kürsülerinden, gazetelerden ve televizyon ekranlarından bangır bangır bağırıyor, yazıyor-çiziyor, söylüyor; başta YÖK ve Diyanet olmak üzere herkes bön bön bakıyor.
Ey gaflet, dalalet ve ihanet içinde olanlar!
Uyanmak için İsrafil’in ‘Sur’a üfleyip kıyametin kopmasını mı bekliyorsunuz?
Bakınız şair (M. Akif) ne diyor:
‘Atiyi karanlık görerek azmi bırakmak...
Alçak bir ölüm varsa, eminim, budur ancak.
His yok, hareket yok, acı yok... Leş mi kesildin?
Hayret veriyorsan bana... Sen böyle değildin.
Sahipsiz olan memleketin batması haktır;
Sen sahip olursan, bu vatan batmayacaktır.”
Fuat Bol, Hürriyet Gazetesi, 7 Aralık 2020
5 Aralık 2020 Cumartesi
Kur’ân-ı kerime iğrenç saldırı!
Son üç gündür sosyal medya, Marmara İlahiyat Fakültesi’nden Prof. Dr. Mustafa Öztürk’ün yeni bir videosu ile çalkalandı. Mustafa Öztürk bu videosunda Kur’ân-ı kerim ile ilgili akıl almaz isnat ve iftiralarda bulunuyordu.
Aslında onun buna benzer videoları daha önce de ortaya çıkmıştı. Kendisine üç beş kez bu sütunlarda cevap vermiş ve çekmiş olduğum videolarla kendisini uyarmıştım. Fakat bu kez kamuoyundan öyle güçlü bir tepki geldi ki Mustafa Öztürk dayanamadı ve istifasını sundu...
4.12.2020
Mustafa Öztürk Hakkında
Ses çıkardığımızda da ortalığı velveleye verip cazgırlıkla sesimizi kısmaya çalışıyorlar.
Onların işlediği her melanet özgürlük bizlerin insanî saikle melanetlerine karşı çıkışımız ise linç etmek oluyor!
İşte en son yaşadığımız vak’a. Bir ilahiyat profesörü Kur’an-ı Kerîm’den âyetler okuyup “Bu Allah dili olabilir mi? İnsani dil olamaz mı?” diyebiliyor. Üstelik bu profesör tefsir hocası ve tefsir yazmış!
Bu profesör daha önce de “Bazı zamanlar keşke Kur’an inmeseydi diyorum”, “Kur’anı’ı bir kenara bırakalım” gibi küfrünü açıkça beyan eden ifadeleri olmuştu.
“Küfrünü açıkça beyan eden ifadeler” demem âfâkî değil; elfâz-ı küfür bahsinin ilk derslerindendir Kur’an-ı Kerîm hakkında hangi beyanların insanı küfre götüreceği.
Âyet-i kerîmeler için “Bu Allah dili olabilir mi? İnsani dil olamaz mı?” diyebilen Mustafa Öztürk hakkında daha önce de yazmıştım. Sadece Öztürk değil ilahiyat fakültelerinin genelinde hakim olan İslâm’ın esaslarına yönelik, en basit ifadeyle şüphe uyandırıcı anlayışı eleştiren yazılar yazdım ve bu fakülteleri denetleyecek bir üst kurulun kurulması gerektiğini vurguladım.
İslâm’ın esaslarına yönelik ifsad söylemlerine tepki gelince “Bu benim düşünce özgürlüğüm” diyen ilahiyatçılar ne yazık ki benim düşünce özgürlüğüme saygı göstermediler. Mezkûr yazılarıma hakaretlerle mukabelede bulundular.
“Özgürce her şeyi tartışalım” diyen bu mâlûm ilahiyatçılar ne ilginçtir ki talebelerinden kendi görüşlerinden aykırı bir görüş duymak istemiyorlar. Allah’ı, Peygamberimizi, Kur’an-ı, sahabeleri tartışan ve tartıştıran mâlûm ilahiyatçılar kendi görüşlerinin tartışılmasında hiç hoşlanmıyorlar. Elllerindeki not kozunu çocuklara baskı unsuru olarak kullanıyorlar.
İlahiyatta okuyan gençlerle bir araya geldiğimde hep hocalarından yana şikayetleri dinliyorum. “Hocanın inandığı gibi derste konuşmaz, imtihanda yazmazsak dersten geçirmiyor, derste içimizden tövbe ede ede hocanın istediği şekilde konuşuyoruz” diyorlar.
Alın size özgür düşüncenin yuvası ilahiyat fakülteleri!
Bu fakültelerde okuyan talebeler fakültedeki öğretim üyesi sayısı kadar dini anlayışa sahipler; derse giren her hocayla itikadlar değişiyor!..
Gömlek değiştirir gibi itikad değiştirmekten yorulan çocuklar dinden de yoruluyorlar.
Eh nasıl olsa bir hocası “Kur’an Allah’ın kelamı değil” diyor, diğer hocası da “Peygamber’den rivayet edilen sözler uydurmadır dinde esas kabul edilmez” diyor, bu durumda haliyle talebe de “Mâdem Kur’an Allah’ın kelamı değil Peygamber’in kelamı, Peygamber’den geldiği iddia edilen sözler de uydurma ve itibar edilmeyeceğine göre ortada İslâm dini diye bir şey kalmıyor” diyerek…
Mustafa Öztürk ve gibilerinin İslâm’ın esaslarına yönelik şüphe uyandıran, tahrif eden beyanlarını ilahiyat fakültelerinde “İslâm’ı öğretiyorum” diye talebelere anlatmalarına gösterilen tepki linç değil haklı bir tepkidir.
İlahiyatçıların bu halka bir açıklama yapma borçları vardır. Çocuklarını İslâm’ı daha iyi öğrensin diye ilahiyat fakültelerine gönderen halkımıza ilahiyatçılar cesurca çıkıp, “Biz burada İslâm dinini öğretmiyoruz. Biz burada çocuklarınızın aklına İslâm hakkında şüpheler sokuyoruz. Zaten bu fakülteler İslâm münekkidleri yetiştirmek için kuruldu” desinler. Halkımız da bilsin okul bitince çocuklarının ne olacağını!
Bir de kendileri gibi düşünmeyen hocalar azgın Kemalistler tarafından linç edilirken onlara erketelik yapanların “Beni linç ediyorlar” diye yakınma hakkı yok!
20 Eylül 2016 Salı
Said-i Nursi'nin Tuhaf Bir İfadesi
http://www.zekeriyakursun.com/ii-abdulhamidi-tahttan-kimler-indirdi/
Yazıdaki şu pasaj dikkatimi çekti:
“Alem-i manada padişahı gördüm. Dedim; sen zekatü’l ömrü Ömer-i Sâni’nin mesleğinden sarf et: Tâ ki meşrutiyet riyasetine lazım ve biâtın manası olan teveccüh-i umûmiyeyi kazanasın.
Padişah dedi: Ben onun yolunda gideyim, siz de ol zaman ehlini taklid edebilirsiniz. Nerede sizlerde onlardaki kuvvet-i İslamiyet ve safvet ve ahlak!
Ben dedim: Bizdeki tenebbüh-i efkâr-i umumî ve tekemmül-i mebâdi ve vesâit ve ihata-i medeniyet o noktaların yerini tutmakla hem o noktaları istihsal, hem de netice-i matlûb olan adalet ve terakkiyi intaç edebilir. Düvel-i ecnebiyenin adaleti bunu ispat eder.
O dedi: Nasıl yapacağım?
Dedim: İstibdat, kalb-i memâlik olan İstanbul’da kan bırakmadığından hüsn-i niyyeti gösterir bir şefkat ile meşrutiyeti kansız kabul ettiğin gibi menfur olmuş Yıldız’ı mahbûb-i kulub etmek için eski zebaniler yerine melâike-i rahmet gibi muhakkikin-i ulemayı doldurmak ve Yıldız’ı Darülfünün gibi etmek ve ulum-i İslamiyeyi ihya etmek ve meşihat-i İslamiyeyi ve Hilafeti mevki-i hakîkisine is’ad etmek ve milletin kalb hastalığı olan za’f-i diyanet ve baş hastalığı olan cehaleti servet ve iktidarınla tedavi etmekle Yıldız’ı Süreyya kadar i’lâ et. Tâ hanedan-i Osmanî ol burc-i hilafette pertevnisâr-i adalet olabilsin. Hem dehavâic-i zaruriyyeye iktisad et. Tâ alıştırılmış olan israfata iktidari olmayan biçare millet deiktida etsin. Madem ki imamsın. Birden rüyadan uyandım. Gördüm ki, asıl bu alem-i yakaza rü’yadır! Asıl uyanmak ve hakikat o rüya imiş.”
(Volkan, sayı 84, 407)
Z. Kurşun burada "zebani" kelimesinin geçtiği ifadeyi bugünkü Türkçe ile şöyle açıklamış:
Yorum: Din âlimi olarak bilinen Said-i Nursi’nin “zebani” kelimesini kullanış tarzı itikadî açıdan problemlidir ve F. Gülen’in Cebrail aleyhisselama karşı saygısız ifadesini hatırlatmaktadır. Temel akaid ve ilmihal kitaplarında yazdığına göre, melekleri küçültücü şeyler söylemek kişiyi imandan çıkarır. Mesela "Senin bakışın bana Azrail gibi geliyor" demek. Veya "Cebrail bile söylese inanmam" demek. "Çocuklarınızı iyi yetiştirmezseniz, zebani olur" demek.
Murat Yazıcı
6 Eylül 2016 Salı
İbni Teymiyye Hakkında Bazı Vesikalar
İbn Teymiyye'nin hatalarıyla yüzleştiğinizde niçin kimyanız bozuluyor? Bunun adı putlaştırma değilse nedir?
Tasavvuf ehline "şeyhleri putlaştırıyorlar" diye saldıranlar; siz hiç aynaya bakmıyor musunuz?
Kitap, Sünnet ve Selef, tecsim inancını reddeder mi diye endişe ediyorsanız Şeyh-i İslamınız etmez diyor. Rahat olun!
Teşbih inancını nasıl Selefîlik olarak yutturduklarını da anlatsınlar size, dürüstseler şayet.
İbn Teymiyye'nin Selef'e/Ehl-İ Sünnet'e iftiraları toplansa kitap olur.
4 Eylül 2016 Pazar
Said-i Nursî Hakkında Bazı Vesikalar
Rusya'daki Hıristiyanların şehid olacağını söylüyor:
Sultan Abdülhamid'e karşı Ermeni dostlarıyla ittifak:
CEMALEDDİN EFGÂNÎ EFSANESİ
Efgânî'nin, küçük bir Afgan Tarihi ile maddeciliği tenkit etmek için yazılmış teolojik bir eser olmaktan ziyade, siyasî bir hiciv hususiyeti taşıyan Reddü ale'd-Dehriyyîn adlı eseri; ayrıca çeşitli gazete ve mecmualarda yazılmış makaleleri bulunmaktadır. Efgânî'nin fazla bir ilmî mesaisi olmadığı anlaşılıyor. Zeki olduğu ise katidir. Zaten ilmiyle değil, daha çok hareketli politik hayatı ile öne çıkmıştır.
"Maskara"
Efgânî, İstanbul'da iken bazı okumuşlara tesir etti. Batıcılık, Türkçülük ve İslâmcılık gibi cereyanların mensupları, ayrı fikir ve inançta olmalarına rağmen, onu hoca kabul ettiler. Hayatı boyunca, gidip gezdiği yerlerde daima tefrika bırakan Efgânî'nin hayattaki tek muvaffakiyeti Nâsirüddin Şah suikastıdır. Fikirlerinin mahsulleri, öldükten sonra, İslâmiyetin çözülmeye başladığı II. Meşrutiyet'ten itibaren revaç buldu. Abdullah Cevdet, Ahmet Agayef, Ziya Gökalp, Mehmet Emin Yurdakul, Şemseddin Günaltay tarafından benimsendi. Günaltay kendisini, "Şeyh [Efgânî], peygamber kadar şâyân-ı hürmet; ona itiraz edenler, Ebu Cehl kadar lânete müstehaktır. Çünkü Peygamberin zamanındaki İslâmlığı yeniden diriltmeye kalkışmıştır" diyerek medheder.
Başta Abduh ve Reşid Rıza olmak üzere İslâm dünyasındaki modernistlerin düşünüş tarzını şekillendirdi. Reşid Rıza, Efgânî'nin aşırılıklarını törpüleyerek, modernizmi hizaya soktu. Efgânî, talebeleri vasıtasıyla Musa Cârullah'a, Mehmed Âkif'e ve daha da şaşırtıcı bir şekilde Said Nursî'ye tesir etti. Âkif, Safahat'ta kendisinden övgüyle bahsetmiş; "yeni Cemâleddinler yetiştirme reçetesi" vermiştir. Hiç görmediği Efgânî'yi temize çıkarmak için yazılar yazmış; Efgânî'nin kovulmasını, İstanbul ulemasının hasedine bağlamıştır.
Nursî, 1892'de Efgânî'nin Mardin'de tanıştığı bir talebesi vâsıtasıyla onun yoluna intisab ettiğini söyler. İnanç ve amel bakımından apayrı bir yolda bulunmasına rağmen Efgânî'den, "Beni hakka irşad eden bir zât" diye bahseder; "Siyasetteki muktesit mesleği [ortalama yolu] bana gösterdi" diyerek ittihad-ı islâmdaki selefleri arasında Tahsin, Abduh ve Ali Süavi ile beraber, onu da sayar. [Tarihçe-i Hayat, 41, 65]
Efgânî'nin içyüzü yavaş yavaş ortaya çıkınca, "intisab etme" kelimesi, "âşinâlık peydâ etme" ile değiştirilmiştir. (*)
Ders vekili Filibeli Ahmed Halil Fevzi, Şeyhülislâm Mustafa Sabri, Yusuf Nebhanî gibi pek çok Sünnî âlim, Efgânî'ye reddiyeler yazıp, zındıklığına fetvâ verdiler. Safvet Paşa, "Mechûlü'l-efkâr ve'l-ahvâl [hal ve hareketi belirsiz] bir Efgânlı"; Sultan Hamid "İngiliz ajanı bir maskara"; Ebulhüdâ Efendi, "Hedefinden sapmış bir ok gibi dinden çıkmış bir mürted" diye tavsif eder. 1979 İran inkılâbından sonra Efgânî Efsanesi Türkiye'de yeniden canlandı. Zamane muhipleri, önceki ulemanın muhalefetini, Efgânî hakkındaki malumat azlığına bağlar; umumiyetle Urvetü'l-Vüskâ'daki yazılarına itibar eder; ama Renan'a yazdığı ve dinden çıkış vesikası olan mektubu görmezden gelirler. Öte yandan ulemaya havlayanlar, Efgânî-Abduh-Rızâ üçlüsü karşısında kediye dönerler.
Efgânî, sonradan çok dillere çevrilmiş bu Fransızca mektubunda der ki: "İlmin tekâmülünde İslâmiyet bir mâni teşkil eder.. [Hristiyan cemiyeti Hristiyanlık mânisini aştıktan sonra] hür ve serbest terakki ve ilim yolunda ilerlemektedir. Halbuki İslâm cemiyeti henüz dinî vesâyetten kurtulmamıştır... [İslâm] dini yerleştiği her yerde ilmi bertaraf etmek istemiş ve bu gayesini gerçekleştirmede, despotizmin yardımından çokça fâidelenmiştir. Dinler isimleri ne olursa olsun birbirlerine benzerler. Dinlerin felsefe ile uyuşmaları mümkün değildir. Din, insana iman ve itikadı zorla kabul ettirir. İnsanlık var oldukça din ile felsefe arasındaki mücâdele bitmeyecektir. Bu mücadelede, hür düşüncenin gâlib gelemeyeceğinden korkuyorum". [Keddie, 204]
Renan da Efgânî hakkında der ki: "Şimdiye kadar pek az kimse üzerimde bu kadar kuvvetli bir tesir meydana getirmiştir. İslâmlığın peşin hükümlerinden tamamen kurtulmuş biridir. Fikirlerindeki serbestlik, o büyük imansızlardan birinin dirilip karşıma çıktığı hissini veriyordu". [Journal des Débats, 1883] Bu mektubu tercüme eden nice Efgânî meddahı, "kâfir, imansız" manasına "infidéle" kelimesine, başka manalar vermiştir.
Ayakları yerden kesiliyor
Efgânî, Şeyhîlik adlı Bâtınî Şiî tarikatının tesirinde yetişti. Bunlar, her çağın kendine has yanılmaz mükemmel bir önderi olduğuna inanırlar. Mucizeleri te'vil yoluyla inkâr ederler. Liderleri mesîh, peygamber ve mukaddes kitap sahibi olarak ortaya çıkar. İran'da terörist faaliyetleri ile tanınan Bâbîlik de bu yoldan çıkmıştır. [Gencer, 458]
Efgânî'nin ömrü, Fârâbî gibi, şarkın uyanışı yolunda kendisiyle iş birliği yapacak bilge bir hükümdar arayışı ile geçti. Ümidini kaybedince de mehdi rolüne soyundu. Bunun için seyyid ve gerçek adının da Muhammed olduğunu iddia etti. Müridleri de kendisini mehdi olarak görüyordu. Halkın avam ve havas kanadına ayrı ifadeler kullanmaya dikkat ederdi. Meselâ İslâm âlemindeki yazılarında Sünnî gibi görünürken, Fransızca makalelerinde radikal vizyonunu gözler önüne sererdi. [Kedourie, 55] Hayatta en sevdiği şey sigara olduğu ve ölümüne kadar de elinden düşürmediği halde, sırf İran Şahı'na muhalefet için tütünün haramlığına fetvâ neşretmiş; bu vesileyle İran'da meşhur tütün protestosunda rol oynamıştır.
Şiî kültüründe yetişmesine rağmen, Şiî doktrininde de karşı olduğu yerler çoktur. Bu sebeple Şiî olduğuna kolay kolay kimse inanmaz. Sünnî-Şiî ayrımının Müslüman dünyasına zarar verdiğini düşünür; Halife Muaviye'yi Sünnî saltanatı kurduğu için ağır tenkit eder; ama İran'da Sünnî-Şiî birliğinden hiç söz etmezdi. [Mahzumi, 142] İslâm âleminin modernizm sayesinde kurtulacağına inanmıştı. "Sosyalizm, kalkınmak için yararlıdır. İslâmiyet, sosyalizm ile örtüşür" derdi. [Mahzumi, 149] İngilizlere pek aleyhtar gözükürdü; fakat ne yapsa, o zamanki İngiliz politikasına yarardı.
Osmanlıların, Rumeli'yi elde tutmaya çalıştıkları için zarara uğradığını; Âli Paşa'nın istediği gibi, elden çıkarsalardı, rahat edeceklerini söylerdi. Türklerin göçebe olduklarını; maddî güçten başka bir şeye mâlik bulunmadıklarını ve fethettikleri yerlere de medeniyet götüremediklerini iddia ederdi. Türklerin, İslâm'ı basit bir kulluk hissi ile kabul ettiklerini; ama Kur'an'ın manasını anlamaktan uzak kaldıklarını söylerdi. [Mahzumi, 72] Halifeliğin Kureyşîliğini müdafaa etmiş; Ortadoğu'da İngiliz menfaatlerinin hâdimi olmuştur. [Blunt, Gordon and Hartoum, 492] Arap milliyetçiliğini fişeklediği gibi, Türkçülük cereyanını körükleyen de odur. Makalelerini Türk Yurdu'nda neşreden Yurdakul, şeyhi ile aralarında tenasüh olduğuna inanırdı. [Gencer, 491]
Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci, 13.04.2015
(*) Said Nursi'nin yeğeni Abdurrahman Efendi'nin yazmış olduğu içtimai reçeteler 1 kitabının içinde Bediüzzaman'ın tarihçe-i hayatı kitabı var. 1335de basılmış, Tenvir Neşriyat bunu 1990 da tekrar basmış, ondokuzuncu sayfasında yazıyor. Ayrıca Abdurrahman Nursi Bediüzzaman'ın Hayatı, Piran Yayınları ikinci baskı 1980 sayfa 38 de intisap kelimesi kullanılıyor sonradan talebelerinin bu ifadeyi değiştirdiği anlaşılmaktadır.
Yazıların Kaynakları
1. Gazete, dergi veya kitaplardan alınmış kısımlar veya makaleler. Bunların yazarları ve hangi kaynaktan alındığı açıkca belirtilmiştir. İstifadeli olduğunu ve mühim bilgiler ihtiva ettiğini düşündüğüm yazıları -muhtevalarını değiştirmeden- buraya aldım. Bu tür yazılarda ifade edilen görüşler yazarlarına aittir.
2. Kendi araştırmalarıma dayanan, çeşitli kitaplardan ve makalelerden istifade edilerek derlenmiş yazılar. İstifade edilen kaynaklar listelendikten sonra genellikle "Hazırlayan: Murat Yazıcı" ifadesi yazının sonuna eklenmiştir.
Bu sayfadaki yazıların mühim bir kısmını çeşitli forumlarda yayınlamıştım. Bu tür yazılarımı düzeltmeler ve ilaveler yaparak burada toparladım. Gerektiğinde eski yazılara yeni belge ve bilgiler ekliyorum.
Not: Sayfanın sol üst köşesindeki rakam, 3 Ocak 2009'dan bu yana bu sayfanın kaç kere görüntülendiğini göstermektedir. Bu rakama blog yöneticisinin girişleri dahil değildir.